Çoğunuz için kışın ortasında Saint Petersburg’a gitmek çılgınlık olabilir. Ancak ben, aralık ayında Moskova’ya gitmiş biri olarak, bu maceraya çoktan hazırdım. Hem Petersburg Beyaz Geceler’de beni büyülemişti, şimdi karla kaplı halini görmek fena olmazdı.
Size bir sır vereyim: Dünyada hiçbir millet kışı Ruslar kadar kucaklayamaz! İşte ben de Kuzey Işıkları (Aurora Borealis ) deneyimi ve Rusların kışla olan bu özel bağını görmek için yollara düştüm. Kuzey Işıkları deneyimim Murmansk gezi rehberi yazımda yer alacak. ( Link aşağıda)
St. Petersburg gezi rehberi
St. Petersburg’u Tanıyalım:
İstanbul’la kıyaslarsak oldukça genç bir şehir olan St. Petersburg, sadece 300 yıllık bir tarihe sahip. Çar Büyük Petro, Avrupa’yı gezip Venedik’ten ilham alarak 1703 yılında bu şehri kurmaya karar vermiş. 40.000’e yakın köylüyü çalışmaya zorlamış, kaçanlar ve yolda ölenler hesaba katıldığında bu sayı 20.000’e kadar düşmüş. İtalyan mimar Domenico Trezzini’nin önderliğinde, 42 ada üzerine kurulan şehir, bataklığın üzerine inşa edilmiş. Temelleri su basmasın diye milyonlarca kazık çamura saplanmış. Şehrin inşası için tüm Rusya’da taş bina yapımı yasaklanmış ve tüm taş ustaları buraya çağrılmış. Boşuna biz ona Deli Petro demiyoruz yani.
Petersburg gezi rehberi
Zamanla şehir büyümüş büyümüş ve insanlara evler yetmemeye başlamış. Apartmanlar oda oda kiraya verilmeye başlanmış. Şubat Devrimi ve ardından Ekim Devrimi ile çarlık yıkılınca Lenin, başkenti Moskova’ya taşımış. 1924’te Lenin’in ölümünden sonra şehrin adı Leningrad olarak değiştirilmiş. II. Dünya Savaşı sırasında 900 gün kuşatma altında kalan şehirde 1 milyon insan hayatını kaybetmiş. Savaş sonrası şehir aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla şehrin adı tekrar Saint Petersburg olmuş.
İlk günden beri Moskova ile rekabet içinde olan St. Petersburg, günümüzde 6 milyondan fazla nüfusuyla ülkenin ikinci büyük metropolü ve dünyanın en kuzeyindeki metropolü olma özelliğini taşıyor. Şehir merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Şehrin adı nereden geliyor?
Rus tarihinde Peter’ den bol bir şey yok. Üç Çar Petro var ve bunların arasında 1. Petro ( Peter) yani Büyük Petro bu şehri kuran. Ancak şehir adını aslında Çarlardan değil, Rusya’yı 600 yıl boyunca yöneten Romanov ailesinin koruyucu azizi olduğuna inanılan Aziz Peter’den almış.
Yerel halkın şehirleri için kullandığı çok sayıda isim var, örneğin ‘Leningrad’, ‘Petrograd’ veya şimdilerde ise ona kısaca ‘Pieter’ diyorlar.
Rusça yazılışı ise şöyle Санкт-Петерб́ург !
Şehir ” Kuzeyin Venedik’i ” olarak bilinir; ve şehrin yaklaşık bir ay boyunca tamamen aydınlık uzun yaz günleri nedeniyle, ” Beyaz Geceler Şehri ” olarak da adlandırılır.
St. Petersburg’ da ulaşım
Havalimanından şehre ulaşım:
Havalimanından şehir merkezine ulaşım için 39 numaralı otobüsle Moskovskya Metro İstasyonu’na gidip metroya binerek Nevski Bulvarı’na ulaşabilirsiniz. Bilet fiyatı 75 ruble ve otobüs içinde nakit olarak ödeme yapabilirsiniz.
Petersburg gezi rehberi
St. Petersburg metrosu, Moskova metrosu kadar ünlü olmasa da istasyonları oldukça güzel. Sovyet ideolojisiyle inşa edilen metro istasyonları, yüksek tavanlar, mermer detaylar, komünist semboller ve heykellerle süslenmiş. Dünyanın en derin metrosu olduğu için yürüyen merdivenlerdeki manzara baş döndürücü olabilir. Saate baktık yürüyen merdivenle yukarı çıkışımız tam 3 dakika sürüyor. göre Avtovo Metro İstasyonu, dünyanın en güzel 15 metro istasyonu arasında yer alıyor.
Metro bileti tek yön 81 ruble ve jeton sistemi kullanılıyor. Biletleri istasyonlardaki gişelerden veya makinelerden alabilirsiniz.
St. Petersburg Metrosu haftanın her günü sabah 5:45 ile gece 12:30 arasında çalışır.
Şehir içinde troleybüs ve otobüsler de kullanılıyor. Yazın ise tekneyle ulaşım da mümkün.
Saint Petersburg- Avtovo metro istasyonu
St.Petersburg’ta nerde yemek yenir?
Rus fast food lokantalarından tutun lüks restoranlara kadar seçenek çok.
Teremok, ucuz Rus blini (krep gibi) almak için harika bir yer.
Benzer bir diğer yer ise Rusça’da “çay kaşığı” anlamına gelen Chainaya Lozhka.
Kroshka Kartoshka : bir fast food fırınlanmış patates restoranı.
Bir sürü Gürcü, Özbek lokantası dışında swarma denilen bildiğimiz dürüm satılan zincir yerler var.
Prensip olarak okuyucunun zevkine ve parasına bağlı olduğu için özellikle isim vermekten çekinirim ama yine de yazdım. Fakat aşağıda detaylarını verdiğim üç mekanı mutlaka ziyaret ediniz. Bana dua edersiniz.
St.Petersburg’ un yeme-içme rehberi – mutlaka deneyiniz
пышки : Bizdeki pişi gibi ama üzerine pudra şekeri şekeri serpilerek servis edilen bir çeşit donut. Alameti farikası sürekli taze yapılması ve yanına eşlikçisi sütlü kahve. Bu kahve koca kazanda pişiriliyor ve biz şekerli tercih etmesek de sonra alıştık. Akşamüzeri kalabalık ama zaten herkes ayaküstü yeyip gittiği için sıra sizi korkutmasın.
Adres: Санкт-Петербург, ул. Б. Конюшенная, д.25
Столовая №1, : açık büfe gibi salata çeşitleri var. Gramına göre fiyatlandırılıyor çay ve pasta da var. 24 saat açık yazıyordu ama tecrübe etmedim. Nevski Bulvarı üzerindeki şube adı no: 1 olarak geçiyor ama şehrin farklı yerlerinde de göreceksiniz. Zincir bir işletme yani.
люди любят : bu mekan Petersburg’ta birçok mahallede vardı. Özellikle karlı günlerde, deli gibi yağmur yağdığında kurtarıcımız oldu. Çeşit çeşit tatlılar, turtalar, tuzlu ve tatlı hamur işleri var. Çay kahve eşliğinde rahatça ağız tadıyla oturabilirsiniz. Oldukça ucuzdu.
Karnımızı doyurduysak biraz da gözümüzü gönlümüzü doyurmaya geçme vaktidir dostlar. Ben gezilecek yerleri mutlaka eksik yazmışımdır çünkü şehir gerçekten de çok büyük her şeyi görmeye çalışmak beyhude. Aylarca orada yaşamak lazım aksi mümkün değil. O yüzden en önemli yerleri anlatacağım.
Buyrunuz başlayalım.
Kış Sarayı ve Saray Meydanı, Hermitage
Petersburg – Hermitage müzesi
Saray dev bir meydanda bir diğer yanı da Neva Nehrine bakar konumdadır.
Meydanın ortasında, üzerinde haç tutan bir melek heykeli bulunan 48 metrelik bir anıt olan Alexander Sütunu yer alır. Napolyon ordusuna karşı kazandığı zafere ithaf edilmiştir.
Hemen arkasında, meydanın güney ucunu çevreleyen ve tam ortasında St. Petersburg’un ana caddelerinden biri olan Nevsky Prospekt’e giden bir Zafer Takı bulunan eski İmparatorluk Ordusu Genelkurmay Başkanlığı’nın sarı binası yer alır.
Kış Sarayı, 2,5 asırdan fazla bir süre boyunca Rus Kraliyet ailesinin ana ikametgahıydı. İmparatorluk Rusya’sının ihtişamını ve gücünü temsil etmek için inşa edilmişti. Sonra Kraliyet ailesi sarayı daha sessiz bir alana taşımaya karar verdi. 1917’de Rus devrimi ülkeyi sonsuza dek değiştirdi. Çar II. Nikolay Romanov ve ailesi tutuklandı ve daha sonra (1918’de) öldürüldü.
Hermitaj Müzesi’nin kökenleri
Günümüzde dünyanın ikinci büyük sanat müze olan Hermitage’ ın kökenini 1764 yılına ve Büyük Katerina’ya dayanıyor. (Rusya’yı 34 yıl yöneten Alman asıllı çariçe)
Hermitage müzesi – St. Petersburg gezi rehberi
Sanat ve eğlence tutkunu Catherine’in, yaşamı boyunca 4 binden fazla resim, 10 bin civarında gravür, mücevherleri, 10 bin çizim, 40 bin kitap ve 15 bin civarında madalya ve madeni paraya sahip olduğu söyleniyor.
Koleksiyon büyüdükçe Catherine, en değerli parçalarının sergileneceği Kış Sarayının inşasını emretmiş. Bu yapı kısa sürede çok küçük kalınca Büyük Hermitaj inşa edilmiş.
Müzenin İsmi, Çariçe Büyük Katerina tarafından özel bir inziva yeri olarak tasarlanmasından gelir. Fransızca’da “inziva meskeni” veya “gözlerden uzak köşe” anlamına gelen “ermitage” kelimesinden gelmektedir.
Hermitage Müzesi o kadar büyüktür ki, her bir eseri bir dakika inceleyerek gezmek yaklaşık 11 yıl sürer. Müzede 3 milyondan fazla eser bulunmaktadır. Bu eserlerin tamamı sergilenmemektedir, zira sergileme alanı bu kadar çok eseri almaya yetmez.
Hermitaj müzesinde sergilenen eserlerin tamamını görmek isteyen ziyaretçilerin 25 km yol kat etmesi gerekir.
Müzenin 50 adet kadrolu kedisi vardır. Bu kediler, müzenin “fare bekçileri” olarak görev yaparlar ve müzenin bodrum katlarında yaşarlar. Müzenin kedileri o kadar popüler ki, kendi basın sekreterleri ve hatta bir web siteleri bile var.
Hermitaj Müzesi Koleksiyonları
Heybetli yeşil-beyaz Barok binanın 215 metre uzunluğunda bir ana cephesi, 1.700’den fazla kapısı, yaklaşık 2.000 penceresi, 1.500 odası ve 100’den fazla merdiveni vardır. İçerisi de aynı derecede görkemli.
Resim : Hermitage, muazzam bir resim koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır . Tuvalleri arasında Raphael, Caravaggio, Leonardo da Vinci, Tintoretto, Rembart, El Greco gibi büyük sanatçıların değerli eserlerini görebilirsiniz.
Heykel : Avrupa’nın en önemli heykel koleksiyonlarından birine sahip olan müzede Rodin, Antonio Canova, Lorenzo Bartolini ve Michelangelo gibi sanatçıların eserlerini bulabilirsiniz.
Dekoratif Sanatlar : Müzenin en renkli bölümünü, zarif mobilyalar, mücevherler, metal işçiliği, çanak çömlek, duvar halıları, kostümler ve 20.000’den fazla porselen parçası oluşturuyor.
Doğu Sanatı : Hermitage Müzesi’nde ayrıca Doğu ülkelerinden 190.000’den fazla tarihi eser bulunmaktadır.
Rus Kültürü : 10. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar 350.000’den fazla obje, ülke tarihini anlatmak için müzede.
Müzede görülmesi gerekenler listesi
Ürdün merdivenleri ( Jordan Staircase)
Hermitage- Jordan steps
Hermitage’ın teatral merdivenlerinin altın varak ve granit kombinasyonu müzeye girer girmez insanı büyülüyor.
Kolyvan Vazosu Bu vazonun özelliği devasa boyutları, yani 2,5 metre yüksekliğinde, 5 metre uzunluğunda, 3 metre genişlikte ve 19 ton ağırlığında oluşu. Altay yeşim taşından yapılmış olan bu anıtın oyulması iki yıl sürmüş ve donmuş nehirler boyunca taşınması için 1000 adam seferber olmuş.
Malakit Odası 1830’ların sonlarında I. Nikolay’ın karısı İmparatoriçe için resmi bir kabul odası kullanmak üzere tasarlanmış. Oda adını sütunlarında ve şöminesinde malakit kullanılmasından alıyor. Romanov gelinleri, Büyük Kilise’deki düğünlerine geçmeden önce geleneksel olarak çariçe tarafından burada giydirilirdi.
Malakit nedir? Malakit, çarpıcı yeşil rengiyle tanınan bir taştır. Rusya Urallarda büyük miktarlarda çıkarıldığı için de Rusya’da birçok yapıda bu yeşil güzel taş dikkat çeker
Jüpiter Heykeli
Antik Roma, (MS 1. yüzyılın sonu) bu devasa heykel müzedeki en büyük heykellerden biri. Yeni Hermitage’ın 107 numaralı odasında sergileniyor.
Afrodit (Venüs Tauride)
Antik Yunan heykeli (MÖ ikinci yüzyıl)167 cm yüksekliğinde ve Vatikan’ın Büyük Petro’ya hediyesi. Hala 109 numaralı odada duruyor.
Hermitage- Leonardo Da Vinci
Leonardo da Vinci. Madonna Litta , 1490’lar
Yüksek Rönesans’ın ilk eserlerinden biri olan bu tablo, Milano yöneticileri için yapılmış. Hermitage, 1864’te tabloyu satın almış. Eser, Büyük (Eski) Hermitage’nin 214 numaralı odasında sergilenmektedir.
Giovanni Battista Cima da Conegliano. Müjde , 1495
Eser başlangıçta ahşap bir taban üzerinde yapılmıştı, ancak 19. yüzyılın ortalarında Rus Prensi tarafından satın alınınca tuvale aktarılmış. Büyük Ermitaj’ın 217 numaralı odasında yer almaktadır.
Büyük Raphael’in bu erken dönem eseri, İtalya’nın Perugia kentindeki Kont Conestabile della Stafa koleksiyonundaydı. Yeni Hermitage’ın 229 numaralı odasındadır.
Giorgione. Judith , 1504
Rusya’da şüphesiz Giorgione’nin fırçasına ait olan tek tablo. 1772’de Büyük Katerina tarafından satın alınan Venedik okulunun bu şaheseri, Baron Pierre Crozat’ın Paris koleksiyonunun incilerinden biriydi. 144 cm yüksekliğindeki tuval, Büyük Ermitaj’ın 217 numaralı odasında sergilenmektedir.
Yaşlı Lucas Cranach. Venüs ve Aşk Tanrısı , 1509
Alman sanatçı, Kuzey Avrupa’da çıplak aşk tanrıçasını tasvir eden ilk kişiydi. Büyük Katerina, tabloyu Alman Kont Heinrich von Bruhl’un tüm Dresden koleksiyonuyla birlikte satın aldı. Eser, 1769’da müzenin koleksiyonunun temelini oluşturdu. Küçük Ermitaj’ın 255 numaralı odasında tutulmaktadır.
Dünyada çok az müze Rönesans’ın bu ünlü dehasının heykelleriyle övünebilir. Ayrıca Rusya’da Michelangelo’nun tek heykelidir. 1785’te Büyük Katerina tarafından satın alınmış. Bir süre İmparatorluk Sanat Akademisi’nde tutuldu ve burada ressamlar ve heykeltıraşlar için bir model olarak kullanıldı. Ancak 1851’de Yeni Ermitaj’ın açılışı şerefine müzeye katıldı ve burada 230 numaralı odada sergileniyor.
Beni müzede en çok heyecanlandıran eser olabilir. Çünkü Michelangelo’ nun elinden çıkmış bir taşa bu kadar yakından bakmak müthiş bir duygu.
Titian. Tövbekar Magdalene , 1560’lar
Efsaneye göre ölmekte olan Titian bu resmi ellerinde tutmuş. Venedikli ustanın eseri Büyük Hermitage’ın 221 numaralı odasında sergilenmektedir.
Caravaggio- Hermitage- Lavta çalgıcısı
Caravaggio. Lavta Çalgıcısı , 1596–96
Resim üç versiyonda mevcuttur. Diğerleri New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde ve İngiltere’deki Badminton House’da bulunmaktadır. Bu üçüncü versiyon, Lavta Çalan, New Hermitage’ın 232 numaralı odasında bulunabilir.
Peter Paul Rubens. Perseus Andromeda’yı Serbest Bırakıyor , 1622
Flaman ressamın bu eseri, Büyük Katerina tarafından Kont Heinrich von Bruhl koleksiyonuyla birlikte satın alındı ve müzenin orijinal koleksiyonunu oluşturan parçalardan biriydi. Antik Yunan Perseus mitine adanmış olan bu şaheser, Yeni Ermitaj’ın 247 numaralı odasında sergilenmektedir.
Rembrandt. Savurgan Oğul’un Dönüşü , 1668
Hollandalı ustanın bu tablosu, Büyük Katerina tarafından Fransız Dükü André d’Ansesen’den satın alındı. Resim, New Hermitage’ın 254 numaralı odasında tutulmaktadır.
Jean-Baptiste Simeon Chardin. Çamaşırcı , 1730
Fransız ressam ve “günlük hayatın şairi” Chardin’in bu şaheseri, 1772’de Büyük Catherine tarafından satın alınmış. Resim, Kış Sarayı’nın 284 numaralı odasında sergilenmektedir.
Tavus Kuşu Saati. Londra, 1770’ler
Bu saat 18. Yüzyıldaki robotik çalışmaların güzel bir örneği. Saat, gösterisine baykuşun başını çevirdiği bir melodiyle başlıyor. Sonra tavus kuşu zarif bir şekilde boynunu çeviriyor ve altın tüy yelpazesini göstermek için hızla dönmeden önce kuyruğunu yavaşça kaldırıyor. Gösteri, aşağıda bir horozun ötmesiyle sona eriyor. Döngü, gecenin sonunu, güneşin doğuşunu ve yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.
İngiliz kuyumcu James Cox tarafından yapılan bu lüks mekanik saat, 1781’de ayrı parçalar halinde Rusya’ya teslim edilmiş. Küçük Ermitaj’ın 204 numaralı odasında sergileniyor.
Aşağıdaki eserler ise Büyük Meydandaki Genelkurmay binası kısmında sergilenmektedir.
Henri Matisse – Dans 1910- Hermitage- St. Petersburg
Claude Monet. Bahçedeki Kadın. Sainte-Adresse , 1867 – 403 numaralı odada
Camille Pissarro. Paris’teki Montmartre Bulvarı , 1897– 406 numaralı odada
Pablo Picasso. İki Kız Kardeş (Toplantı) , 1902– 432 numaralı odasında
Rothschild Fabergé Saat Yumurtası, 1902– 302 numaralı odada
Henri Matisse. Dans , 1910 – 440 numaralı odasında
Wassily Kandinsky. Kompozisyon VI , 1913- 443 numaralı odasında tutuluyor.
Saatler: Salı-Pazar: 10:30-18:00 (Çarşamba ve Cuma 21:00’a kadar). Pazartesi günleri kapalıdır.
Fiyat: Ana bina ve saraylar 500 ruble
ipucu : Hermitage’a her ayın üçüncü perşembesi ücretsiz giriş imkanı vardır.
Hermitage müzesi detaylı videosunu izlemek isterseniz burada
St. Isaac Katedrali
Hermitage’ın yakınlarında neoklasik tarzdaki St. Isaac Katedrali bulunuyor. Devasa Ortodoks Katedrali’nin büyük kubbesi şehrin her yerden görülebiliyor. Katedralin 43 metre yüksekliğindeki terasından St. Petersburg manzarası ise muhteşem!
St.Isaac Katedrali- St. Petersburg
Çar I. Aleksander tarafından inşa edilmiş ve Büyük Petro’nun koruyucu azizi olan Saint Isaac’a adanmıştır. Bataklık üzerine kurulduğu için dengesiz toprak nedeniyle, inşaat 40 yıldan fazla sürmüştür.
Saf altından yapılmış kubbe, şehrin hemen her yerinden parıldayarak görülebilir. Ancak, dış cephesine baktığınızda, içeride sizi bekleyen zengin dekorasyonu asla tahmin edemezsiniz. Gördüğüm en canlı renkleri olan kiliseydi diyebilirim.
2. Dünya Savaşı sırasında, yaldızlı kubbeleri Almanların dikkatini çekmemek için griye boyanmıştır. Günümüzde, bina bir tapınak olarak rolünü yeniden üstlenmiştir ve düzenli olarak ayinler yapılmaktadır.
Saatler: Perşembe-Salı: 10:30-18:00 (Mayıs-Eylül arası 23:30’a kadar). Çarşambaları kapalıdır.
Fiyat: 450 rub Kulesine çıkış : 300 rub ( 200’den fazla basamak olduğunu hatırlatırım)
Saint Isaac Katedrali karşısında yer alıyor. Yüzyıllardır ülkeyi yöneten Romanov ailesinin kutlamalarda misafirleri ağırlaması için yapılmış. Daha sonra aristokrasi arasında da popüler olmuş. Rus devriminden sonra Komünist parti üyelerine ev sahipliği yapmış. Lenin balkonundan konuşma bile yapmış. İkinci dünya savaşında ise hastahaneye çevrilmiş. Hitler o zamanki adıyla Leningrad olan şehri alacağına o kadar eminmiş ki, otelde vereceği ziyafeti planlamış hatta davetiye bastırmış.
Otelin birçok ünlü misafiri arasındaise Prens Charles, Pavarotti, Madonna, Elton John, Jack Nicholson, Vladimir Putin, Alain Delon, Pierre Cardin, Jean Paul Gaultier, Margaret Thatcher, Jacques Chirac, Tony Blair ve George W. Bush dahil pek çok ünlü isim bulunuyor.
Meydandaki başlıca simge yapılardan biri , Büyük Petro’nun Bronz Atlı heykelidir. Heykelin kendisi etkileyici olsa da, üzerinde durduğu kaya gerçek bir şaheserdir: Gök Gürültüsü Taşı olarak bilinir ve yaklaşık 1.500 ton ağırlığında, insanlar tarafından şimdiye kadar taşınan en büyük taştır!
Büyük Petro: İlerici reformlarıyla ülkeyi, deniz İmparatorluğu yapan ve bu arada Saint Petersburg’u kuran bu ünlü Rus hükümdarıdır. Biz ona deli Petro diyoruz.
Meydanın aynı zamanda Rus tarihi için de son derece önemli olayların yaşandığı noktadır.
Çar 1. Nikolay Rus tarihinin en tartışmalı şahsiyetlerinden biri iktidara geldiği 1825 aralık ayı olaylarla başladı. Aslında çar olma sırası kardeşe Konstantindeydi ama o tahtı bırakınca Nikolay geçmek zorunda kaldı. Onun tahta çıkmasına karşı olan ve Subaylar grubu vardı. Bunlar Aralık 1825’te ne kadar tahta çıktığı gün Aziz İsaac Katedrali’nin arkasında şimdi Senato Meydanı olan yerde ayaklandılar.
Olaylar Aralık ayında yaşandığı için buna “dekambri yani aralıkçılar” deniyor. Gün boyu süren çatışmalarda bir çoğu ölmüştür. Yakalanıp tutuklananlar Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş ya da hapse attırılmış. Sürgün edilenlerin arası önemli bir isim de var. Dostoyevski. Çar Nicolay döneminde Puşkin, Dostoyevski, Gogol gibi önemli Rus edebiyatının yazarların yaşadığı dönem.
NOT : Dostoyevski’nin hayatı ve evinin detaylarını anlattoğım bir yazım var. Linkini yazının sonuna ekledim.
St. Petersburg’un ana caddesi Nevski Bulvarı
Nevski Bulvarı, St. Petersburg’un en popüler caddesi olup, şehrin ihtişamını seyrederken canlı atmosferinin tadını çıkarmak için en keyifli yerlerden biri.
Nevsky Bulvarı, Saint Petersburg’un ana caddesi, geniş, uzun ve güzel caddedir. Cadde, Büyük Petro tarafından Moskova’ya giden yolun başlangıcı olarak planlanmıştı. Şimdi şehrin ticari ve eğlence hayatının kalbi. Petersburgluların paralarını harcamak için gittikleri yer. Elbette turistlerin de gözdesi.
Bir tersane olarak tasarlanmış olan ve Rus Donanması’na ev sahipliği yapan U şeklindeki bina olan Admiralty‘ den başlıyor. (saray meydanındaki parlak, sivri ve çok yüksek bir sivri ucu olan bina) Admiralty’den başlayıp Moskova Tren İstasyonu’na kadar 4 km’den fazla uzunlukta oldukça uzun bir cadde.
Cadde üstünde büyük bir kitapçı ve kafeye ev sahipliği yapan muhteşem bir Art Nouveau binası olan Dom Knigi’ ye uğramadan olmaz. Singer firması yapmış bu binayı o yüzden adı Singer diye de geçebiliyor.
Puşkin’ in düello yaptığı yer de bu cadde üstünde. Aleksandr Puşkin’in düello günü uğradığı son yer; Peterburg Nevski Prospekt’de Wolf’s şekercisidir (şimdiki adı Cafe Litteraturnia). Bu cafede Puşkin’in balmumundan bir heykeli var.
Karakteristik soğan kubbeli kilise, şehrin her yerindeki Barok ve Neoklasik stillerin denizinde temiz bir hava gibi duruyor. Bir kilise için oldukça havalı isme sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda inanılmaz bir görüntüsü var. Tuhaf ismini İmparator II. Aleksander’ın kraliyet arabasına bomba atan bir grup devrimci tarafından öldürülmesinden alıyor. Öldüğü aynı yere inşa edilmiş. İncil’den sahneler içeren resimler ve mozaikler içeriyor.
12 yıl önce çektiğim kare – Petersburg gezi rehberi
Dedim ya ismi tuhaf diye 1932’de kapatılmış ve bakımsız hale gelince morg olarak kullanılmış. Daha sonra sebze deposu olarak kullanılmış ve alaycı bir takma ad olan ” Patateslerin Kurtarıcısı ” lakabını almış. ,
Biz içine girmemeyi tercih ettik çünkü o kadar çok gezecek yer var ki, Petersburg’da anlatmakta zorlanıyorum. Zaten o yüzden bu yazı biraz uzun ve inanın eksiklerim de çok.
Saatler : Perşembe-Salı: 10:30-18:00 (Mayıs-Eylül arası 22:30’a kadar). Çarşambaları: kapalı.
Fiyat: 350 Ruble
Kazan Katedrali
Nevski Bulvarı üzerinde içine girmeden, onu görmeden geçemeyeceğiniz devasa Kazan Katedrali oldukça ilgi çekicidir.
Vatikan’daki Aziz Petrus Katedrali’ni anımsatan birçok sütuna sahiptir. Rus Ortodoks kilisesinin en kutsal ikonlarından biri olan Kazan Meryem Ana’ya adanmıştır. İnsanları büyüklüğüyle etkilemeyi amaçlamaktadır. Yakından bakarsanız çok sayıda heykelin yanı sıra bakılacak ikon resimlerinin de olduğunu göreceksiniz.
Katedralin görkemli anıtsal cephesini geçtikten sonra, kendinizi çok az doğal ışık alan kasvetli görünümlü bir alanda bulacaksınız. Birçok heykel ve ikonla muhteşem bir şekilde dekore edilse de bana karanlık geldi. İçeride, dindar Rusların’nın Kazanlı Meryem Ana ikonunu öpmek için sıraya girdiğine şahit olacaksınız.
Saatler: Her gün sabah 6:30’dan genellikle akşam 6’ya kadar açıktır.
Fiyat: Giriş ücretsizdir.
Kazan katedralinden sonra Mikhaylovskiy Skver’e gidilir. Sevilen şair Aleksandr Puşkin’in anıtının bulunduğu yeşil bir parktır. Ben gitmedim çünkü karda yürümek zordur.
Rusya Ulusal Kütüphanesi‘nin hemen yanında Büyük Katerina anıtı bulunmaktadır. Saint Petersburg, Rusya’yı Aydınlanma Çağı’na götüren kişi olduğu için bu değerli hükümdara çok şey borçludur. Büyük Petro şehri doğurdu, ancak ruhunu ona veren Katerina’ydı.
St. Petersburg Köprüleri
” Kuzeyin Venedik’i ” olarak anılan St. Petersburg, 60’tan fazla kanalla bölünen ve 500’e yakın köprüyle birbirine bağlanan 40 adadan oluşuyor. Vay yazarken yoruldum!
Saint Petersburg’un kanalları, nehirleri ve köprüleri şehrin en büyüleyici özelliklerinden biridir. Köprülerin her biri kendine özgü bir tarza, dekorasyona ve tarihe sahiptir. İster bir tekne turunda sudan, ister sadece yürüyerek üzerlerinden geçerek olsun, bunları keşfetmek gerçek bir zevktir.
Yaz aylarında ise gece boyunca, şehrin etrafındaki köprüler açılıyor.
En önemli köprüler
Petersburg’ta Anichkov Köprüsü başındaki detaya örnek
Bank Köprüsü : 1825 ve 1826 yılları arasında inşa edilen şehrin en dar köprüsü aynı zamanda en iyi bilinenlerden biridir. Mükemmel mühendislik ve dingin güzelliğin birleşimi olan bu yaya köprüsü, çeneleri arasında demir köprü destekleri tutan dört büyük altın kanatlı aslan heykeli tarafından korunmaktadır .
Mavi Köprü : yaklaşık 100 metre daha geniş olan bu köprü, okuyamayan vatandaşların hayatını kolaylaştırmak için maviye boyanmıştır ve bu sayede köprüleri renklerinden ayırt edebilirler. Kırmızı, Yeşil ve Sarı köprüler de hala varlığını sürdürmektedir.
Anichkov Köprüsü : dört at ve terbiyecileri tarafından korunan bu üç kemerli köprü, St. Petersburg sakinlerinin favorilerinden biri.
Trinity Köprüsü : 1903 yılında Art Nouveau tarzında inşa edilen Trinity Köprüsü, şehrin en uzun köprülerinden biridir ve Neva Nehri üzerinde, Peter ve pavel kalesinin hemen yanında yer alır.
Ermitaj Köprüsü : Kış Kanalı üzerine inşa edilen şehrin en eski taş köprüsü , Ermitaj Tiyatrosu’nu Hermitaj müzesine bağlıyor.
Lomonosov köprüsü : şehirde yapısal olarak en değişik olan köpü bence buydu.
Yegipetskiy Köprüsü de değişik Mısır simgeleri filan var ne alaka valla araştırmadım ama Sfensk var köprünün uçlarında.
Saray Köprüsü : St. Petersburg’un simgesi ve şehrin ana arterlerinden biri olan bu devasa köprü açılışında etkileyici bir gösteri sunuyor. Bu köprünün güzel tarafı buradan Vasiliyevski adasına geçilmesi. Sarayın manzarası da en güzel burdan görülüyor.
Peter ve Pavel kalesi
St. Petersburg- Peter ve Pavel kalesi
1703’te, Çar Peter, yeni imparatorluğunun yeni başkentini inşa için ilk önce Peter ve Paul kalesini inşa ettti.
Fakat sonra hapishanesiyle ünlendi. İlk önce Romanovlar siyasi mahkumlar için, daha sonra da Bolşevikler tarafından kullanıldı.
Tepesinde bir haç tutan bir melek bulunan Peter ve Paul Katedrali’nin kulesi şehrin simgelerinden biridir. Dünyadaki en yüksek ortodoks çan kulesidir.
Burası imparatorluk ailesinin mezar yeridir. Çarların çoğu, Peter ve Büyük Katerina da dahil olmak üzere, burada gömülüdür. Son Çar Nikolay da dahil.
Mariinsky Tiyatrosu
Çaykovski gibi insanların bir zamanlar prömiyerlerini yaptığı bu 19. yüzyıl tiyatrosu hala mükemmel bale ve opera performansları sunuyor. 1860 yılında inşa edilen tiyatro, Rus çarı II. Aleksander’ın karısı İmparatoriçe Maria’nın adını taşıyordu. Birçok dünyaca ünlü Rus besteci, başyapıtlarını Mariinsky Tiyatrosu sahnesinde ilk kez sahnelemiştir.
Rus kültürüne daha derinlemesine dalmak için Mariinsky Tiyatrosu’ndan bir bilet almak güzel olur. Bileti öncden almak garanti olur.
Fiyat: Bilet fiyatları 700 RUB’dan başlayıp 6000 RUB’a kadar çıkıyor. İnternetten inceleyince Şubat ayı başında Kuğu Gölü Balesi vardı. En üstteki koltuklardan çok az yer kaldığını bir ay öncesinden gördüm. En üst balkon en ucuz bilet 5000 ruble, en ön en klas koltuklar ise 12000 ruble idi.
Size lazım olur diye bilet alabileceğiniz linki şuraya bırakıyorum. Dikkat etmeniz gereken husus temsilin hangi binada olacağıdır. Tarihi bina ve modern yapı olarak iki farklı Mariinsky Tiyatrosu var.
Saint Petersburg Camii
Gorkovskaya durağında inin ve Kamennoostrovkiy Caddesi’ne doğru yürümeye başlayın. Sokak sizi kısa sürede Alexander Park’a çıkaracak. Parkın ucunda Saint Petersburg Camii yer alıyor. Bu, inşasına 1910 yılında başlanan ve 1913 yılında tamamlanan oldukça büyük ve gösterişli bir cami.
O dönemde, Türk İmparatorluğu dışında Avrupa’nın en büyük camisiydi. İki minaresi var ve ezan sesli okunuyor. Etkileyici bir şekilde 5000 bin ibadet eden kişiyi ağırlayabilir.
Geometrik desenlerden oluşan mozaiklerle ve turkuaz kubbelerle, Orta Asya camilerini anımsatır ve onu seyrederken kendinizi Semerkant’ta veya başka bir yerdeymiş gibi hissetmenizi sağlar.
Namaz saati olmadığı için cami kapalıydı ama görevli oradaydı. Müslüman olduğumuzu Türkiye’den geldiğimizi Rusça, Türkçe, İngilizce anlattık ( kendisi Özbekti ) fakat ısrarla bizi içeri almadı. Esefle kınıyorum… Yıllar önce gittiğimizde içine girmiştik ama tost makinasıyla çektiğim bir kare bulabildim onu yükledim, idare ediverin.
“Cami dünyanın en kuzeydeki camisidir“
Yusupov sarayı
Yusupov Sarayı, pek çok turist tarafından ziyaret edilen tarihi bir yapıdır. İçindeki mobilyaların şahane olduğu söylenir. Bizim gittiğimiz gün kapalı olması ise büyük bir şanssızlıktı. Sarayın sahibi olan Yusupov ailesi, Kazan sülalesinden gelmektedir ve sonradan Hıristiyanlığı benimsemişlerdir. Bu nedenle de isimleri oldukça tanıdıktır.
Bu binayı ilginç kılan en önemli olay, Aralık 1916’da yaşanan Rasputin’in öldürülmesidir! Bu paragraf size uzun gelirse şuradan videosunu da izleyebilirsiniz.
Rasputin: Gizemli Bir Figür
Aslen Sibirya kırsalında doğan Rasputin, fakir bir köylüydü. Okuma yazma bilmemesine rağmen, sonradan din adamı olduğunu iddia etmiştir. Etrafındakileri garip güçleri olduğuna inandırmayı başarmıştır. En belirgin özelliği ise ikna yeteneği ve kadınları etkisi altına almasıydı.
Rasputin müzesi – Petersburg gezi rehberi
Bir şekilde yolu Saint Petersburg’a düşen Rasputin’in ünü, Çariçe’nin kulağına kadar gitmişti. Çariçe, hasta olan Rasputin’i sarayda yanıbaşından ayırmamaya başlamıştı.
Müthiş etki gücüyle neredeyse Çar’ a danışmanlık yapmaya başlar.
Ancak Rasputin, dostlarının yanı sıra düşmanlar da edinmeye başlamıştı. Bunlardan biri de bu sarayın son sakinlerinden olan Prens Felix Yusupov’du. Rasputin’in şaklabanlıklarından artık bıkmış olan Yusupov, onu öldürmeye karar verir ve bu iş için diğer aristokratlardan yardım ister. Onu bir davet bahanesiyle saraya çağırırlar.
…
St.Petersburg gezi rehberi- donmuş nehirler – 2025 ocak
Rasputin’e siyanürlü içki ve yiyecekler ikram edilir. Rasputin, içecekleri ve yiyecekleri tüketmesine rağmen hiçbir şey olmaz. Yusupov paniğe kapılır ve silahını çekerek Rasputin’i vurur. Vurduktan sonra arkadaşlarının yanına çıkar ve onlara Rasputin’in siyanürden etkilenmediğini, kendisinin ise onu vurarak yaraladığını anlatır. Aşağıya indiklerinde Rasputin’in ölmediğini görürler. Tekrar ateş ederler; sırtına, kalbine ve alnına üç el ateş ederler. Ancak Rasputin’in hala ölmediğine inandıkları için, en sonunda buz tutmuş Moyika Kanalı’nda bir delik açıp 30 Aralık 1916’da Rasputin’i bu deliğe atarlar.
İlginç bir şekilde, 3 gün sonra Rasputin’in cesedi kıyıya vurur. Yapılan otopside ölüm sebebinin ne siyanür ne de kurşun olduğu, boğularak öldüğü ortaya çıkar. Bu, adamın efsaneleşmesi için uydurulmuştur.
İşin gerçeği neydi, Rasputin nasıl öldü?
Otopside nehre atılmadan önce 3 kurşunla öldüğü raporlandığıdır. Ölümüyle ilgili detaylara İngiliz ajanların raporlarından ulaşılmıştır. Ölümünün arkasında İngiliz hükümetinin olduğu anlaşılmaktadır. Peki, koca krallık neden onu öldürmek istemiştir? Rasputin’in yaklaşan karmaşada Rusya’nın savaşa girmesini istemediği ve Çar’ı bu konuda ikna ettiği bilinmektedir. Kehanetine göre, Rusya savaşa girerse kaybedecek ve çarlık yıkılıp sosyalistlerin başa gelecektir. İngilizler ise Rusları savaşa çekmeye çalışmaktadır.
Boney M ve Rasputin ilişkisi
Peki, son Çar’ın bile adı hatırlanmazken okuma yazma bilmeyen Rasputin’in ünü nasıl oldu da bu kadar yayıldı? Bence Boney M grubu o meşhur şarkısını yapmasaydı, unutulup giderdi. Adını sadece tarihçiler anardı. Fakat o şarkı sayesinde biz de ondan haberdar olduk. Belki adamda gerçekten de şeytan tüyü varmış!
Boney M ve Rasputin’ in laneti
Beni asıl şaşkına çeviren ise; kaderin talihsiz bir cilvesi olarak Boney M’in efsane solisti Bobby Farrell’in, 30 Aralık 2010’da Saint Petersburg’da, yani Rasputin’in suikaste uğradığı günde ve aynı şehirde, verdiği konser sonrasında otel odasında kalp krizine yenik düşüp ölmesidir. Bu nasıl bir tesadüf böyle? Ya da Rasputin’in laneti mi demeli:)
Solist Bobby Farrell’in eşi de Makedonyalı Yasemin Şaban’dı. Adam grupta şarkı söylemiyor, sadece birkaç cümleyi dümdüz okuyordu. Fakat yaptığı enteresan dans ile grubu dünyaya duyurmayı başarmıştı.
Kaynakça : Eames T., The Story Of Rasputin by Boney M.1.Mayıs 2021
Şehirde bir de Rasputin müzesi var. Adres : г. Санкт-Петербург , ул. Гороховая д. 64 Ulisa Garohovaya D. 64
Alexander Nevski Manastırı
Bu, St. Petersburg’daki en eski manastırlardan biridir. Prens Alexander Nevski’nin İsveçlilere karşı bir savaşı kazandığı yer olduğunu düşünen Büyük Petro tarafından inşa edilmiştir. Mezarlık arazisinde Çaykovski ve Dostoyevski gibi ünlü Ruslar bulunmaktadır.
Nasıl gidilir : Metro ile yeşil hat üstündeki Plosad Alexandra Nevskogo istasyonunda inmelisiniz. Metro istasyonunun tam karşısında mezarlık kapısını göreceksiniz.
Peterhof sarayı
Burası Deli Petro’nun yazlık sarayıymış. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından ele geçirilmiş ve büyük hasar görmüş saray aslına sadık kalınarak restore edilmiş.
Sarayın deniz tarafına bakan arka bahçesinde yüzlerce fıskiye ve havuz bulunuyor, elektrik olmaksızın böyle bir düzenek dünyada ilk kez burada inşa edilmiş.
Dev havuzların içerisinde bulunan onlarca heykelin tamamı altın kaplama, göbekte bulunan büyük havuzun ortasında Pedro bir aslanın ağzını açarken tasvir edilmiş (aslan İsveç’i temsil ediyor)
Peterhof Sarayı- St. Petersburg
Petro bu sarayda büyük balolar düzenlermiş. Şakacıymış da yemeklerin içine demir bilyeler koydurur, yemek yerken dişi kırılan konukların dişlerini pense ile çekermiş! Daha zararsız şakaları da var. Peterhof yazlık sarayının bahçesi içerisinde ziyaretçilerin birden bire ıslandıkları şaka düzeneği gibi.
Nasıl gidilir? Kırmızı metro hattıyla önce “Avtovo” metro istasyonuna, çıkışta da 50 metre ileride 343 з numaralı otobüslere binilir.
Deniz yoluyla da gidilir ama güzel havalarda. Biraz da pahalı olduğunu eklemeliyim.
Giriş ücreti : Peterhof sarayını gezmek için iki tip bilet satılıyor. Sadece alt bahçeyi gezmek istiyorsanız 600 ruble, sarayı gezmek istiyorsanız 2000 ruble. Biz kış günü gittiğimiz için mi bilemiyorum bahçe gezisi için para talep eden olmadı. Fakat 12 yıl önce yaz günü gittiğimizde ödemiştik.
Dostoyevski turu – Suç ve ceza romanının izinde
St. Petersburg şehri biraz da edebiyat şehridir. Puşkin’in, Dostoyevski’nin ve hatta büyük besteci Çaykovski’ nin şehridir. Hakkında derin araştırmalarını yaptığım büyük yazar Dostoyevski’nin evinin içi ve Suç ve Ceza romanının izinde bir geziyi anlattığım yazıma şuradaki linkten ulaşabilirsiniz.
Ayrıca, Puşkin’ in garip hayat hikayesini ise şuradaki yazımdan okuyabilirsiniz.
Bir yazının daha sonuna geldik. Aşağıya yorumlara sorularınızı bırakırsanız hemen dönerim. Hatta Rusya’ ya gitme hayaliniz var ama kafanızda da soruların varsa buyrun şu yazımı okuyun. Rusya’ ya gitmeden önce bilmeniz gerekenler
Saygılarımla,
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
1 Comment
Bu güzel şehir senin kaleminden gözümde yeniden canlandı eline sağlık.