Transdinyester diye bir ülke olduğunu daha önce duydunuz mu? İtiraf ediyorum ben de bu seyahat planını yaparken adına rastladım. Oldukça ilgimi çekti ve gitmek için sabırsızlandım. Size de anlatmak için sabırsızım. Hatta pek video çekmem ama bu kez çektim ve youtube kanalıma bile yükledim. Yazının sonunda linki bulacaksınız.
Moldova bölünmeden önce yani SSCB olduğu zamanlarda Rusya’nın bir parçasıydı. Ülkelere bölününce Transdinyester de Moldova’nın içinde kendi bağımsızlığını ilan etmiş. Fakat gelin görün ki kimse tarafından tanınmayan bir ülke Transdinyester! Bu tam da matruşkasıyla meşhur Rusya’ ya yaraşır bir durum, iç içe geçmiş ülkeler… Şu an biraz kafanız karışmış olabilir gerçekten de karışık bir durumu var. Fakat onca ülke gezdim -İsviçre filan ayrı tabii ki- bu kadar temizini, düzenlisini, sessizini az gördüm diyebilirim.
Şimdi elimden geldiğince size bu kimsenin tanımadığı ama benim gönlümde güzel ülke olarak yer eden Transdinyester’ i anlatmaya çalışacağım. Haydi komünist rejime ışınlanalım.
Ülke dediysem de resmen hala Moldova’nın bir parçası olan ülkenin kendi sınırları, kendi hükümeti, para birimi, pasaportları, kimlikleri ve ordusu olan bir ülke. Aslında onlar için Avrupa’nın Kuzey Koresi deniyormuş çok haklı bir benzetme diyebilirim. Avrupa’ nın unuttuğu, kimselerin görmediği görse de tanımadığı bir yer.
Başkenti Tiraspol en büyük ikinci şehri de Bender.
Aslında kimse tanımıyor dedim ama Transdinyester yalnızca tanınmayan ülkeler tarafından tanınan tanınmayan bir ülkedir. Niyeti bozdum bu yazıda beyninizi sulandıracağım:)
Bu ülke Sovyet nostaljisi ve komünist sembollerle dolu bir coğrafya. Zaten bayraklarında da bunu görebilirsiniz. Hatta Transdinyester’in resmi bayrağı dünyada hala çekiç ve orak simgesinin kullanıldığı tek bayraktır.
Moldova perspektifinden bakıldığında, Transdinyester hala 1990’ların başında yasadışı olarak ele geçirilen egemen topraklarının resmi bir parçası.
Transdinyester’deki yetkililer ise bunu farklı görüyor ve bölgenin 1992’de kanlı bir iç savaşta ‘bağımsızlığını’ kazandığına gururla işaret ediyorlar. O zamandan beri ateşkes devam ediyor.
Sovyet geçmişini hala kucaklarken aslında belirsiz bir geleceği olan ülke. Komünizmden uzaklaşan ülkelerin aksine Transdinyester Sosyalist Sovyet ideallerinden vazgeçmemiş. Rusya’dan gelen askeri ve ekonomik destekle işlevsel özerkliğini koruyorlar.
Moldova ile aralarında birtakım fikir ayrılıkları elbette var. Moldova AB’ne katılmak isterken onlar istemiyor. Transdinyesterliler Rusya’nın bir parçası olmak istiyorlar ancak Rusya onları istemediğinden ve Moldova’nın bir parçası olmak istemedikleri için bir nevi ikisinin arasında kalmış durumdalar. Doğru okudunuz Rusya da onları tanımıyor.
Ayy söylemeyi unuttum; biz Transdinyester diyoruz ama vatandaşları ülkelerinin adının PRİDNESTROVİE olduğunda ısrarcı. Pridnestrovian ve Transnistria’ da deniyor.
Yani nerden baksanız olay karışık. Neyse onlar bunları çöze dursunlar biz Kişinev’den oraya nasıl gideriz ona bakalım.
https://pridnestrovie-tourism.com/en
Ülkeye gitmek için önce Moldova’ya gitmelisiniz. Savaş biter durum değişirse Ukrayna’ nın Odessa şehrinden de gidilebilir. Şimdilik biz Moldova’ dan nasıl gidilir ona bakalım.
Moldova’nın başkenti Kişinev’in Cenrtal otobüs terminalinden Tiraspol’a giden sık sık giden minibüsler var. Biz merkez otogara bir gün önce gidip bir araştırmamızı yaptık çünkü sabah erken yola çıkmak istiyorduk. Saatleri önceden öğrenmek her zaman iyidir.
Otobüsle (marshrutka) – Tüm gün boyunca kalkışlı yaklaşık iki saat süren bir yolculukla ulaşabilirsiniz. 57 MDL tutarındaki bileti gişeden de şoförden de alabilirsiniz. Ancak dolunca kalkıyorlar bilginiz olsun. Sabah erken saatlerde seferler başlıyor ama mevsime göre değişiklik göstereceğinden buraya yazmak istemedim.
Trenle – Tren var dediler de pek sanmıyorum. Marşrutka daha iyi bir seçenek, çünkü her gün çok sayıda marşrutka var.
Marşrutkamıza yerleştik, yol şahane ama ülkeye girişte vize almalıyız. Eee hani bu ülke haritalarda bile yoktu, kimse tanımıyor ülke yerine koymuyordu. Ama onlar öyle düşünmüyorlar. Askerler, kameralar, fotoğraf çekemezsiniz tabelaları ve ülkelerinin bayraklarıyla çevreledikleri sınır kapısında araçları durduruyorlar. Minibüsteki tüm yolcuları araçtan indirip vize alıncak bölüme götürüyorlar.
Her Türk vatandaşının korkulu rüyası olan vize kelimesi burda ilk kez sevimli geliyor kulağa. Ne de olsa dünyanın en kolay alınan vizesini alacağız. Neyse efenimm pasaportumuzu askeri üniformalı görevliye verdik. Kaç gün kalacaksınız, rezervasyonunuz var mı diye sordu. Cevaplarımızdan sonra bir evrak uzattı bunu saklayın ülke çıkışında kontrol edeceğiz, dedi. Günü birlik gelenlerden elbette konaklama bilgisi istemiyorlar fakat biz bir gece kalmayı planlamıştık. Çok da iyi yapmışız şimdi düşününce keşke bir gece daha kalsaymışız.
Sadece gezip Kişinev’e döneceklere ise bu vize Transdinyester’de 10 saat durma hakkı veriyor. Daha uzun süre kalmayı planlıyorsanız bunu belirttiğinizden emin olun. Bu haritalarda olmayan ülkeye vize olayı 2018’den beri veriliyormuş. Unutmadan 10 güne kadar vize verilmektedir, bu bilgi de burda dursun.
Haa diyelim ki girip çıkacağım dediniz ama gidince bayıldım ben burada kalaym dediniz, çözümü var. Tiraspol, Kotovskogo 2a Caddesi’nde bulunan göçmenlik ofisinden vizenizi birkaç dakika içinde ve ücretsiz olarak uzatabilirsiniz .
Ülkeye girer girmez o da ne Moldova’da aldığınız internetiniz kesilecek. Günübirlik gidişte lazım olmaz, zaten büyük parklarda Free Wi-Fi noktaları var. Oturup bir şeyler yiyelim diyeceğiniz yerlerde de var. O açıdan çok da şart değil. Hemen internet almaya kalkmayın ya da siz bilirsiniz yani.
Ülkede hiçbir kredi kartı geçmiyor aman aklında olsun. Transdinyester kendi para birimini kullanıyor: Transdinyester Rublesi (PRB) SSCB mirasçısı olduklarından Rusların rublesinin ismini almışlar. Başka isim düşünmemişler bile. Ülkede garip şekilde bir sürü banka var. Enteresan olan saatleri değişse de cumartesi hatta pazar günü de çalışıyorlar. Her çeşit parayı yani Amerikan Doları, Euro, Moldova Leyi ve Rus Rublesi gibi. Ayrıca market gibi, sigara satan büfeler gibi yerlede de change office adında küçük yerler var, oralar da bozdurabilirsiniz.
Plastik Madeni Paralar – Transdinyester’de, normal madeni paralarına ve banknotlarına ek olarak, şaka gibi görünen bazı garip plastik madeni paralar da kullanıyorlarmış. Artık bu plasktik paralar sadece hatıra olarak turistlere satılıyor. Yani birkaç yıl önce gitseydik cipsin içinden çıkmış oyuncak tasolar gibi paralarla alışveriş yapacaktık. Bu eğlenceyi kaçırdığıma üzüldüm:)
Transdinyester’in ‘başkenti’ ve ayrıca, en azından resmi olarak, Moldova’nın ikinci büyük şehridir. Ancak kaotik Moldova başkenti gibi olmasını beklemeyin: burada Sovyetler Birliği’nin sona ermesinden bu yana zaman durmuş gibi görünüyor. Sessiz sokaklar, askeri hassasiyetle bakılan çiçeklikler ve sokak tabelalarından komünist ileri gelenlerin adını taşıyan çöpsüz parklara kadar her şey eski usul Sovyet tarzı.
Ne zaman eski Sovyetlerden kalan bir şehre gitsem, o koca koca eskimiş sıvaları dökülen beton yığını bloklar bana sempatik görünürler. Çoğu insan soğuk bulsa da benim oraya yerleşesim gelir. Hatta o evleri dakikalarca izlerken bulurum kendimi. Koridorları, merdivenleri, geniş pencere pervazları müthiş güzel geliyor bana. Temiz, düzenli, gürültüsüz, estetik harikası şehirlerinde gezmeye doyum olmaz. Bu arada Transdinyester’ de pek kırık dökük değildi Kişinev’ in aksine.
O yüzden gitmeden önce fotoğraflarına baktığımda sevmeye başladım Tiraspol’ u ve yanılmadım. Kusura bakmasınlar ama Kişinev’den güzeldi. Gerçi orası da güzel, Moldova genel anlamda değeri geç anlaşılacak bir ülke.
En azından bir geceyi geçirmek ve sadece etrafta dolaşmak için zaman ayırmaya kesinlikle değer. Ana caddeden uzakta biraz şehir keşfi sizi Sovyet apartmanlarının olduğu sessiz mahallelere götürür, buralarda muhtemelen etraftaki tek turist siz olursunuz.
Tiraspol’da yapılacak en iyi şeyler Transdinyester’in Sovyet mirasıyla ilgilidir, ancak aynı zamanda görülmeye değer canlı bir pazar ve birkaç kilise de bulunmaktadır.
Şimdi size bir rota çizeceğim bu yazıyı print alıp gezerseniz rahat edersiniz, demedi demeyin. Hemen şuraya haritada işaretlediğim yerleri de koyuyorum. https://maps.app.goo.gl/AsXJYvH5vWzsWwjQ6
Dom Sovetov’dan başlayın : Sovyetler Birliği’ne ilgi duyanlar için Tiraspol’da yapılacak çok şey var. Zaman zaman Sovyet zamanlarının açık hava müzesi gibi hissettiriyor. Ana bulvar üstündeki Sovyetler Evi (Rusça’da Dom Sovetov) şehri gezmeye başlamak için en iyi nokta. Hem de önünde Lenin büstü var ki bu ülke ona çok değer veriyor. Ne kadar çok yerde karşılacağınıza şaşıracaksınız.
Yürümeye Dom Sovetov’ dan devam edince at üstünde bir adam heykeli karşılayacak sizi.
Meydana da adını veren adamın yani 17. yüzyılda Rus İmparatorluğu’nun son Generali olan Aleksandr Suvorov’un heykelini göreceksiniz. Sizce heykeli yapılan bu adam neden kahraman? Bravo, doğru tahmin Osmanlı’ya karşı zafer kazanmış kendisi. Heykelin yanında dünyaca tanınmayan Abhazya, Güney Osetya ve Artask Cumhuriyetlerinin bayrakları dalgalanıyor. Pek tabii ki Transdinyester ve Rusya bayrağı da yanyana ama diğerlerinden daha büyük ebatta dalgalanıyor.
Her yanı yemyeşil çiçekler içinde olan bu meydanda yazın dondurmacılar, satıcılar, ufak bir çocuk lunaparkı vardı. Herkes sessiz sakin dolaşıyordu. Parkın içinde ücretsiz internet baplanma noktaları var aklınızda olsun.
Biz yürümeye devam edelim parka yine döneriz. Geniş caddeden karşıya geçelim. Bu kez bir başka kahramanı göreceğiz ama bu kadın, Büyük Katerina!
Parkın kapısındaki heykelin yanında büstler vardı da onlar kimdi anlamadım. Hatta parka girmedik bile çünkü park için zaman yoktu. Parkı es geçip tanka doğru yürüdük hava şartlarına vaktinize göre tercih sizin.
Tanka gitmeden önce Dinyester nehrine şöyle bir bakmayı unutmayın! Tiraspol’de yapılacak şeylerden biri de nehirde tekne gezisidir. Mevsimi henüz başlamadığından biz yapamadık ama Aist otelinin yakınından kalkıyorlar, notunuzda bulunsun. Dinyester nehrini görmekle yetindik ama inanın o bile huzur vericiydi. Nehir kenarı tertemiz görünüyordu, birkaç balık tutan vardır demek ki balık da var, ne mutlu onlara…
Moldova-Transdinyester Savaşı’nda hayatını kaybedenlere adanan bir savaş anıtıyla karşılaşacaksınız. Anıtta, II. Dünya Savaşı’nda en çok kullanılan tank olan T-34 tankı yer alıyor. Birçok fotoğraf ve videoda tankın üstüne çıkanları gördüm ama valla karşıdan Lenin bakarken buna yeltenmeye cesaret edemedim. Şaka şaka hava yağmurlu olmasa çıkardım.
Yanıbaşında minik de bir şapel vardı fakat kapalı olduğundan giremedik.
Hiçbir Sovyet şehri savaş anıtı olmadan tamamlanmış sayılmaz ve Tiraspol’da da elbette var. Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda (II.Dünya ), Sovyet-Afgan savaşında ve Transdinyester savaşında ölenleri anmaktadır. Sıra sıra isimler yazan bu tarz anıt mezarlar beni hep hüzünlendirir. Saçma sapan bir savaşta ölen gencecik isimler çok üzücü değil mi?
1992’deki Transdinyester savaşı ise neyse ki kısa sürmüş ancak her iki tarafta da can kaybı yaşanmış. Bu, Rus barış güçlerinin hiçbir ülke tarafından tanınmayan bağımsızlığını desteklediği mevcut yapının ortaya çıkmasına neden olan savaş aynı zamanda.
Karşı kaldırıma geçince ki geçmeseniz de devas Lenin’i göreceksiniz. İşte burası Tiraspol’un en sevilen fotoğraf noktası, heykelin arkasındaki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’dır.
Dünyada az kalan Lenin heykeli var ve belki en büyüklerinden biri de budur. Binanın önünden yine şehre yüzümüzü dönüp Transdinyester amblemi ve bayrakların olduğu para doğru yürüyelim. Çünkü bizi pazar gezmesi bekliyor.
Sonunda renkli bir yerdeyiz. Her Sovyet şehrinde bir pazar var denk gelmişsinizdir. Tiraspol’deki pazar, yeşil binasıyla modern bir yer gibi görünüyor, ancak içeride taze meyve ve sebzelerin satıldığı geleneksel bir çiftçi pazarı var.
Tiraspol’de lezzetli bal veya ev yapımı süzme peynir satın alıp deneyebilirsiniz. Pazar gayet düzenliydi, ortada sebze pazarı, bir yanda balıkların, etlerin süt ürünlerinin ayrı ayrı satıldığı üç binayla çevrelenmişti. Bir kenarında da bankalar ve çiçekçiler sıralanmıştı. Çok taze ürünlere dayanmak mümkün değildi elbette almadan geçmedik. Gönül isterdi ki orada oturalım akşam eve giderken bir demet çiçek alıp eve gidelim. Sessiz sedasız cafelerde oturup bir akşam kahvesi içelim. Hoş bunu kaldığımız evde yaparak tatlı bir akşam geçirdik. Ev konusuna geleceğiz, az sonra.
Noel Katedrali : Yeşil pazarın yanında oldukça yeni bir Noel katedrali var. 1999 yılında tamamlanarak Transdinyester’deki en büyük ve en önemli Rus Ortodoks kilisesi olmuş. Doğrusunu isterseniz yakınındaki kuğulu park daha çok ilgimizi çekti.
Sokak aralarına girmeden önce size şöyle bir harita bırakayım. Umarım becerebilirim yok olmadı benim çizdiğimle ilerlersiniz. Sokak demişken bu şehirde sokak isimlerine bayıldım. Lenin, Yuri Gagarin, 1 Mayıs, 25 Ekim ( Rus devrim günü ), Şevcenko, Puşkin, Gorki gibi Sovyetleri anımsatan ya da Karl Marks ve Rose Luxemburg ismine rastlarsınız. Bildiğiniz devler liginin haritaya izdüşümü!
Sıra sokak aralarındaki sürprizleri görmeye geldi. Örneğin Yuri Gagarin bulvarı üzerindeki minik büstünü görüp tam karşısındaki bulvara yönelelim. İlerleyince bir apartman duvarında Gagarin’ in o muhteşem fotoğrafını bilirsiniz işte onun resmedildiği duvar burası.
Az kalsın söylemeyi unutuyordum. Bu şehir geçmişe takılı kalmış gibi görünse de aksine çok modern görünümlü, çok cici molalar vereceğiniz mekanlar da mevcut. Fiyatlar Türkiye ile neredeyse aynı diyebilirim.
Duvarın fotoğrafını çekip hop karşıya geçip geri yani Gagarin büstü yönüne yürüyün. Cadde bitiminde sağınıza dönünce işte karşınızda tarihi tiyatro binasını göreceksiniz. Biz şehri gezerken iki gün üst üste kapıda insanlar vardı. Ama dedim ya biz anıtlar, sokaklar derken park gezileri ve aktivitelere dahil olamadık.
Önümüzde minik bir park olacak ve onun ortasında da bir tanıdığa daha rastlayacaksınız; Harry Potter! Komünism diye yanıp tutuşan bir şehirde bu heykelciğe denk gelince insan şaşkınlıkla gülsün mü, incelesin mi, olayı irdelesin mi bilemiyor. Biz yolumuza devam edelim.
Harry Potter’in arkasınızda bırakıp ilerleyince köşede oldukça şık La Plaçinte restoranını göreceksiniz. Bu zincir bir işletme ve tüm Moldova’ da var. Geleneksel yemeklerden hamburgere, her damağa uygun şeyleri bulabilirsiniz. Fiyatları Moldova genelinin üstünde eklemiş olayım. Merak etmeyin sizi çok daha ucuza çok daha otantik yerlere de götüreceğim.
Strada Sverdlov (komünist dönem Rusyasının önemli adamlarından birinin adıymış) yönüne doğru dönüp dümdüz yürüyelim. Gagarin Bulvarı gelecek onu atlayıp, taa ki Lenin caddesi ile kesişene kadar sakin sakin yürüyelim. Dörtyol ağzını biraz geçince kapı numarası 54A olan ama bunu yazmasam da önüne gelince işte burası diyeceğiniz bir mekana geldik.
yani “Sovyetler Birliğine dönüş” isimli yemek yeyip nostaljik şarkıları dinleyeceğiniz lokantaya. Aslında bir nevi müze de diyebiliriz. Ağzınız açık etrafınıza bakın, menüyü inceleyin dilerseniz oturup yemeğinizi yeyin, her ne yaparsanız yapın bayılacaksınız. Diyelim burda yemediğiniz daha acıkmadınız durun size buraya benzer ama daha az turistik faaakat tam bir Sovyet kantinası mekana götürüyorum.
Lenin caddesine geri dönüp bu kez o cadde boyunca yürüyün. Merkez postahane binası solunuzda köşede kalacak, bu arada onu da görmüş olduğunuz, yolun karşısına geçin. Hop solunuzda sanki aşağıda inen bodrum katta depo kapısı gibi bir kapı göreceksiniz. Tamamdır geldiniz, sığınaktan dönme lokantaya dalın.
Bu aynı zamanda Sovyetler birliğine de giriş kapısı. wi-fi şifreleri bile manidar 19211991 olan bu lokanta gayet ucuz ama derdimiz yemek ya da fiyatalr değil ortamı görmek olduğundan ayıp olmasın diye alıp yedik. Etrafta yine tabii ki Lenin, Stalin vardı ve onlara yer yer Gagarin yer yer bu kez Kruşçev eşlik ediyordu. Elbette Kızılyıldızlar, bayraklar ve eski gazeteler…
Nasıl ki savaş anıtı her Sovyet şehrinde varsa illa ki bi de Zafer parkı oluyor. Transdinyesterin nesi eksik onların da var. POBEDA yani zafer parkı akşam ailelerin ve gençlerin dolaşmaya geldikleri büyükçe bir park. Kim bilir belki de Tiraspol’de yapılacak eğlenceli şeylerden biridir. Biz gitmedik daha çok sokaklar, binalara ve anıtlara odaklanmıştık.
Tiyatro binasının tam karşı köşesinde Harry potter parkının ordaki otobüs durağında bekleyin gelen araçlara SAMALYOT deyin atla derse binin. Yerel halkla beraber Tiraspol’ un içinde başka bir semte doğru gidin. Samalyot (самолет) uçak demek ve tabii ki sizi orada bir savaş uçağı bekliyor olacak. Parkın ortasındaki bu uçağı görsek ne olur görmesek ne olur demeyin bu muhit Tiraspol’ un en cici muhiti, Nişantaşı’sı denilebilir. Bizim kalmak için seçtiğimiz ev de tam bu cadde üstündeydi. Birçok tatlı modern kafe vardı. Büyük süpermarketler yakındı dolayısıyla evimizi de tavsiye ederim. Yine de tam merkezde yani Lenin caddesi, Karl Marks caddesi civarlarında kalacak yer bulursanız orda takılın daha iyi. Her ihtimale karşı evimizin sahibesinin telefonunu bırakıyorum.
Burayı da gezdiniz dolaştınız bitti mi yok bitmedi.
Kvint Cognac Damıtımevini ziyaret edin. Tiraspol’da yapılacak şeylerden biri de Kvint içki fabrikasını ziyaret etmektir. Fabrika, uluslararası yarışmalarda brendileriyle 100’den fazla madalya kazanmış. Ziyaretiniz, yerel olarak ünlü konyağı tatmanıza ve satın almanıza olanak tanır. Ben gitmedim inanın zaman kalmadı.
Kvas için : Kvas, çavdar ekmeği ve sudan yapılan, şeker veya balla tatlandırılmış geleneksel bir fermente içecektir. Hafif ekşi ve ferahlatıcı bir tada sahiptir. Dürüst olmak gerekirse benim favorim değil, ancak ben bir istisnayım gibi görünüyor. Sokaktaki sarı bidonlarda kvas satan tezgahlar yerliler arasında oldukça popülerdir. Alkolsüzdür.
Havyar deneyin : Tiraspol dünyanın en büyük ikinci mersin balığı yetiştirme tesisine sahiptir. Rossiya otelinde önceden turlar ayarlanmalıdır. Aquatir tesisini ziyaret edemeseniz bile, havyar Tiraspol’un dükkanlarında uygun fiyatlarla satılmaktadır.
Transdinyester, geleneksel Moldova, Rus ve Ukrayna yemeklerinin bir karışımıyla benzersiz bir mutfak deneyimi sunuyor.
Borş çorbası, birçok Doğu Avrupa ülkesinde popüler olan geleneksel bir pancar çorbasıdır. Genellikle pancar, lahana, patates, havuç ve soğanla yapılır. Borş çorbası sıcak veya soğuk olarak servis edilebilir ve genellikle bir kaşık ekşi krema ile servis edilir.
Pelmeni, kıyma (genellikle domuz veya dana eti) ve baharat karışımıyla doldurulmuş köftelerdir. Genellikle ekşi krema veya tereyağı ile servis edilirler. Hem et hem de vejetaryen çeşitlerini bulabilirsiniz.
Mămăligă, mısır unundan yapılan bir yemektir. Moldova’da genellikle brânză (peynir) ve smântână (ekşi krema) ile servis edilir.
Mititee olarak da bilinen Mici, sığır eti, kuzu eti ve domuz eti karışımından yapılan ızgara köfte gibi birşeydir. Sarımsak, kekik ve diğer baharatlarla tatlandırılırlar ve bu da onlara belirgin bir tat verir. Mici genellikle hardal, ekmek ve turşu ile servis edilir.
Hafif bir öğle yemeği için Plăcinte’yi denemelisiniz . Plăcinte, Moldova’da yaygın bir atıştırmalık olan tuzlu veya tatlı hamur işleridir. Peynir, lahana, patates, et, elma veya kiraz gibi çeşitli dolgularla gelirler. Plăcinte, şehrin her yerindeki fırınlarda ve gıda pazarlarında bulunabilir.
Karnımız doyduysa ve hemen Bender’ e geçelim. Çünkü görülecek koca bir kale var.
Şimdilik hoşçakalın, hep hoş kalın !
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarım şurada :
Dİğer yazılarım da hoşunuza gidebilir düşüncesiyle bazılarının linklerini de aşağıya bırakıyorum, herkese keyifli okumalar ve sevgiler…
Komrat Gezi Rehberi, Gagavuzya
Romanya’ ya gitmeden önce bilmeniz gerekenler
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
2 Comments
Konakladığınız evin linkini bulamadım, evi çok beğenmiştim 😍 belki oraya rezervasyon yapabilirim.
Ne güzel bir şehirmiş