Bükreş Romanya’ nın malumunuz başkenti. Bu yazı gidecek olanlara ya da şehri tanımak isteyenlere bir rehber yazısı olsun istedim. Gitmeden önce pek detaylı yazı bulamıştım doğrusunu isterseniz o yüzden giderken yanınıza print alıp gezebileceğiniz şehir şehir Romanya yazı serisi hazırladım. İlki elbette Bükreş oldu. Buyrunuz hep beraber Bükreş’ i tanımaya başlayalım.
Bükreş’te yaklaşık 2 milyon insan yaşıyor, yani çok kalabalık bir şehir değil. Üstelik şehir, düz bir topografyaya sahip olduğu için yürüyerek gezmek oldukça keyifli. Birçok gezi blogu Bükreş’i bir günlük bir şehir olarak tanıtsa da ben Bükreş’i hafife almamak lazım diye düşünüyorum. Bence Bükreş’i tam anlamıyla keşfetmek için en az iki güne ihtiyacınız olacak.
Zamanınız azsa da üzülmeyin metro, troleybüs, otobüsle de bir yerden bir yere gitmek kolay.
Şehri gezmeye kalbi olarak kabul edilen Piata Unurii Meydanı’nından başlayabilirisiniz. Ortasında fıskiyeli havuz olan meydan. Ayrıca, hemen hemen her şehirde olduğu gibi, Bükreş’in de tarihi dokusunu yansıtan eski bir şehir merkezi bulunuyor. Görülecek çoğu yer bu çevrede toplanmış durumda.
Hanuc Manuc lokantası: Han şeklinde bir yapıya sahip olan ve uzun yıllardır hizmet veren Hanuc Manuc Lokantası, geleneksel Romen mutfağını deneyimlemek isteyenler için harika bir seçenek.
Lokantayla başladım ama yapacak bir şey yok dostlar şehrin tam göbeğinde yer alıyor. Geleneksel lezzetlerin ardından, tarihi dokuyu yansıtan ara sokaklarda kaybolmak isterseniz, hemen yanı başınızdaki Carusel Kitabevi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Carusel: Mimari açıdan güzel üç katlı bir kitapçı burası. Beyaz renk ağırlıkta olması nedeniyle ferah bir mekan. Kısa bir mola için ideal, kitap, kırtasiye malzemeleri kurcalamayı sevenler için cennet. Carusel Kitabevi’nde kaybolurken kendimi çocukluğuma döndüm. Çünkü en sevdiğim yerlerden biri kırtasiyelerdir. lokanta, kitapçı dedik şimdi de kafeye uğrayalım ama bu bambaşka bir kafe. Bu kafe, duvarlarını süsleyen Van Gogh tablolarıyla sizi büyüleyecek
Van Gogh cafe: Değişik bir atmosferi var çünkü bütün duvarlar Van Gogh tablolarıyla donatılmış. ( tabii ki orijinal değil) Yoğun saatlerde rezervasyonsuz almıyorlar. Fotoğraf çekmek için girmek istiyoruz derseniz buyrun diyorlar. Ben bayıldım. Hatta neden bizim ülkemizde de bir Osman Hamdi temalı kafe açılmamış ki diye de hayıflandım.
Stavropoleos Kilisesi : Tam eski Bükreş’ in kalbinde olan bu kiliseye mutlaka uğrayınız. Bahçesi huzur vericiydi. Hemen karşı çaprazında tarihi bir lokanta var. Yine mi lokanta demeyin içine girin hak vereceksiniz.
Caru’cu Bere : Burası bir restoran. Cuma ve cumartesi akşamları yerel dans etkinlikleri düzenleniyor. Fiyatları tabi ki diğer restoranlara göre daha pahalı. Restorana önden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Burdan çıkınca sağınızı takip edip trafik caddesine ordan yine sağınızı takip edip Odeon tiyatrosu önüne kadar yürüyün.
Odeon Tiyatrosu: Önünde Atatürk büstü olması sebebi ile duygulanacağınız benim gibi ağlayacağınız yere geldiniz. Gece aydınlatılması güzel olan bir nokta aklınızda olsun. Büstün önünden dümdüz devam edince devrim meydanına çıkacaksınız.
Bükreş Kraliyet Sarayı: İçine giriliyor mu anlamadım ama devrim meydanının oradaki devasa yapı burası. Tam karşısında Kral Carol heykeli olan.
Ateneum Opera binası. Yetişebilseydik Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılacaktık ahh ah yetişemedik. İçini gezmek için web sitesinden önden rezervasyon yaptırmalısınız.
Bu yapının hemen yakınındaki sokaklar, Bükreş’in şık ve modern yüzünü yansıtıyor. Tıpkı İstanbul’un Teşvikiye semti gibi..
Çeşmeci Parkı görülmesi gereken cici bir park doğrusu. Bizdeki Yıldız parkı gibi ama dümdüz ve şehrin ortasında. Bir yanından gir diğer yanından çık hop yine merkezdesin. Sonbaharda parklar nasıl olur bilirsiniz işte öyle romantikti.
Ulusal Romanya Tarihi Müzesi: (20 Lei) Giriş katında ücretsiz sergi vardı onu gezdik. Hem de oyuncak sergisiydi anlayacağınız çok eğlendik. Binanın dışı muazzamdı.
Macca-Vilacrosse Pasajı: Bence harcanmış hatta ağzımı bozacağım ama nargilecilerin mesken tutmasıyla içine edilmiş bir yapı.
Komunizm müzesi: Bu müze eski bir komunist apartman dairesi olarak dizayn edilmiş. Gitmedik çok pahalı yahu! 40 lei çok bence.
Adres : 6 covaci caddesi Eski şehir merkezi (Soarelui caddesinden giriş kırmızı kapı) Vangogh ve Carusele yakın aklınızda olsun.
Bükreş Fountain: Akşam 20:00 civarında müzik ve su gösterisi yapılıyor deniliyor. Bükreşliler bile denk gelmemiş. Bu nasıl bilgi allasen demeyin, belki siz gittiğinizde fışkiyeler ışıl ışıl olur 😊
Parlamento binası : Burayı da ayrı başlıkta aşağıda anlattım çünkü burası da devrim meydanı gibi detay bir anlatım isterdi.
Arcul de Triumf otobüsle geçerken gördük çok da dikkate değer bir şey değil diye düşündük. 1. Dünya Savaşı birliklerinin anısına dikilmiş tak olur kendisi.
Bit Pazarını ziyaretleri yapmak isteyenler olabilir. O zaman Bazarul cu Amintiri, Targul Valea Cascadelor, Vitan Bit Pazarı isimlerini not alın. Dikkat sadece pazar günleri kuruluyormuş.
Parcul Herastrau, diğer adıyla Kral Mihai I Park’ta dolaşmayı tercih edebilirsiniz.
Therme Bucherest: Burası öyle böyle bir spa değil havuzlu, palmiyeli filan bir yer. Mayo, terlik, havlu götürmek lazım, vakit ayırmak lazım. Keşfedilmeyi bekleyen büyük bir Romanya kültürü varken, tercih etmedim. Haa bir daha yolum Bükreş’ e düşerse illa ki mayomla havuzdayım. Havalimanına yakın bir yerde bilginiz olsun. (aşağıda Bükreş gezi haritamı ekledim) Web sitesini de şuraya ekleyeyim fiyatlarını merak etmiş olabilirsiniz.
Hünkar Sultan camisi ise Romanya genelinde minaresi olan tek cami. Ezan sadece içinde okunuyormuş. Devrin kralı o meşhur Carol tüm dinlere hoşgörülüymüş ve cami yapılmasını teşvik etmiş. ( eroii revolutiei metro istasyonu arkasında)
Türk şehitliği burası da merkezden kalkan otobüslerle gidilebilen 2. Dünya savaşı sırasında şehit olan Türklerin edebi istarahatgahı. Ülkemizde çokça Romanya kökenli vatandaşımız olduğunu bildiğimiz için biz gidip ziyaret ettik. Belki birilerinin büyük büyük dedelerinin mezarı oradadır, kim bilir. Ruhları şad olsun. İnstagramda storlerde görüntüleri kaydettim Bükreş kısmından izleyebilirsiniz. Piata Uniri’den 385 numaralı otobüsle gidilebiliyor.
Ceauşescu House: Çavuşesku’nun evinin ziyaret edildiğini döndüğümde öğrendim. Pişmanlığımı sizin yaşamamanız için detaylıca yer vereceğim. Bükreş seyahatinizde yeterli zamanınız varsa gidiniz. Şehrin geçmişini ve bugününü iyice anlamak için bunun mükemmel bir yol bence. 65 lei giriş ücreti olan eve girmek için programari@palatulprimaverii.ro adresine e-posta ile ya da +40 213 180 989 numarayı arayarak rezervasyon yapmalısınız.
Rumenler’in diktatör Çavuşesku’nun balkondan yaptığı konuşmalarını büyük bir coşkuyla dinlemek için toplandıkları meydan burası. Hatta son konuşmasını yaptığı yer. Diktatörü tanımayan yoktur ama Romanya deyince onu anlatmadan geçmek olmaz. Hatta tam da devrim meydanında çektiğim iki video var. Alttaki paragrafları okumak zor gelirse şuradan videoyu izleyiniz.
Yoksul bir köylü ailesinde dünyaya geldi. Sürekli sarhoş olan babasının o doğdunda bebeğin adı ne olsun diye sorulduğunda Nikolay demesiyle kayıtlara geçti. Fakat gelin görün ki babası o kadar sarhoştu ki ilk oğlunun da adının Nikolay olduğunu unutmuştu. Öyle de bir talihsiz aileye doğmuş yani. Psikologlar boşa çocukluğuna inelim demezler…
Delikanlı yaşlarında geldiğinde ise Çavuşesku, bir şekilde hapse düşer. Orada tanıştığı partililer sayesinde Romanya Komünist Partisi’nde hızla yükselerek 1965’te parti genel sekreterliğine getirilir. Oysa ilkokul mezunu bile değildir. (bence başlarda onu kullanabileceklerini düşünmüşlerdir) Zamanla mutlak bir güç elde eden diktatör, kendisini bir kült haline getirir. Öyle ki artık portreleri evlerin duvarlarındadır ve her konuşması kutsal bir metin gibi kabul edilir.
Karısı Elena da ilkokul mezunu bile değilmiş. Amma velakin ikisinin de üniversite diplomaları varmış. Hatta ordan burdan bir sürü alınmış ödül, nişan vs. Ne enteresan işler değil mi?
Çavuşesku yönetimi, siyasi muhalefete karşı acımasız bir baskı uygulamaya başlar.
Ülkede olup bitenleri öğrenmek neredeyse imkansızdır artık. Basın sansürlüydü ve her türlü muhalif ses susturuluyordu. Securitate adlı gizli polis teşkilatı, halkın her adımını takip ediyor ve muhalifleri tutuklayıp işkence ediyordu. Halkın düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı yoktu. Halk, sürekli bir baskı altında yaşıyor ve geleceğinden endişe ediyordu.
Devlet, dini özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlıyor, ayinlerin süresi ve içeriğini belirliyor ve dini törenlerin düzenlenmesini yasaklıyordu.
Çavuşesku’nun ülkenin tüm kaynaklarını sömürmesi sonucu, sanayi üretimi durma noktasına gelmişti. Tarım sektörü başta olmk üzere ve ülke ekonomisi büyük bir çöküş yaşadı. Ekmek, süt, et gibi temel gıda maddelerinde ciddi kıtlık vardı. Vatandaşlar uzun kuyruklar oluşturarak temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu.
Elektrik ve ısınma gibi enerji kaynaklarında sık sık kesintiler yaşandığı için vatandaşlar kış aylarında soğukta kalmak zorundaydı. Bu esnada tahmin edin bakalım Çavuşesku cephesinde neler oluyordu? Doğru bildiniz o ve çevresi lüks içinde yaşıyordu.
Çavuşesku nüfus artışının ülkenin ilerlemesi için gerekli diye düşünüyordu. Bu yüzden de kürtaj yasaktı. Her fırsatta halka 3 çocuk yapın yetmez 5 çocuk istiyorum, diyordu. Çocuksuz ailelere vergi yükü bindirildiği gibi bekarlık vergisi diye bir şey uydurmuştu. Bu durum, kadınların sağlığını olumsuz etkilediği gibi istenmeyerek dünyaya gelen çocuklar hakkında yaşananlar korkunçtu. (bu konunun detayına girmek dahi istemiyorum)
Devlet, vatandaşların telefonlarını dinliyor, sokağa çıkışlarını yasaklıyor ve yurt dışına çıkmalarını engelliyordu. Sanatçıların ve yazarların eserlerini sansürleyerek onları susturuyordu. Tiyatro, sinema ve müzik gibi tüm kültürel faaliyetleri sıkı bir devlet kontrolüne almıştı.
Günün birinde bu ahval ve şerait içinde yaşamakta zorlanan halkın sevdiği bir papaz görevden alınır. Buna sinirlenenler ayaklanma başlatırlar. Çavuşesku İran gezisindeyken bu ufak çapta ayaklanma ona haber verilince “ne duruyorsunuz, onları öldürün” diye cevap verecektir. ( onlar dediği de kendi halkı olan Rumenler) Ordunun başına getirdiği erkek kardeşi hemen ülkeye dönmesini salık verir. Ülkeye geldiğinde diktatör adına işler daha da kötüleşmiştir. Bu durumu düzeltmek için Bükreş’ teki komünist parti binasının balkonundan her zamanki gibi halka konuşma yapmak için hazırdır.
Bu konuşmalarda meydanı dolduran binlerce kişi kendi rızasıyla orada değildir. Onlar her mitinginde olduğu gibi yine o gün otobüs ve trenlerle ülkenin çeşitli yerlerinden meydana getirilmişlerdir. Ne enteresan işler değil mi?
Meydanı dolduran binlerce kişi arasından bir cesur yürek çıkar ve “aşağıya in Çavuşesku” diye bağırmaya başlar ve onu diğerleri takip eder. Birkaç saniye ne dendiğini anlamaya çalışan lider her zamanki halka sert ve kaba üslübuyla “susun, susun diyorum size” diye bağırmaya başlar. Ama ok yaydan çıkmıştır halkın susacağı yoktur ve liderin kardeşi olan komutan kaçmanız lazım deyip eşiyle birlikte lideri çatıya çıkarır.
Pilot havalandıktan bir süre sonra helikopter arıza yaptı diyerek tarlanın ortasına akrı-kocayı bırakır. İkili otoyola çıkar ve bir arabaya muhtemelen Dacia marka bir araca otostop çekerler. Bizi demir çelik fabrikasına götür derler. Akıllarınca işçiler onları koruyacaktır. Fakat öyle olmaz. Bu kaçışın ardından yakalanırlar. Kısa bir yargılama ve bunu infaz izler. Böylece Romanya için bir devir kapanır.
Biz çocuktuk ve bu gelişmeyi birkaç saat sonra tüm dünya ile aynı anda duyduk. Çavuşeskuları kürklü paltolarıyla çaresizce askerlere bağırır çağırırken gördük. Fakat bağırmaları fazla uzun sürmedi ve odadan bahçeye çıkarıldılar, tak tak tak birkaç el silah sesi ve yerde gördük onları. Ölmüşlerdi ve tüm diktatörler gibi sonları pek iyi bitmemişti.
Çavuşesku dönemi, Romanya için büyük bir travma oldu. Ekonomik çöküş, siyasi baskılar ve insan hakları ihlalleri, ülkenin uzun yıllar toparlanamamasına neden oldu. Çavuşesku’nun devrilmesiyle birlikte Romanya, demokratik bir geçiş sürecine girdi ve kapitalist ekonomiye yöneldi.
Çavuşesku dönemi, Romanya tarihindeki en karanlık sayfalardan biri olarak kabul edilmesi boşa değildir. Kişilik bozukluğu olan bir manyak yüzünden, Romanya halkı büyük acılar çekmiştir. Bu yüzden bugün onlar bu konu hakkında konuşmak bile istemiyor.
Nicolay Çavuşesku, 1965-1989 yılları arasında Romanya Sosyalist Cumhuriyeti’ni demir yumrukla yöneten bir komünist liderdi. Saltanatı, ekonomik çöküş ve siyasi baskılarla dolu bir dönem olarak tarihe geçti.
Parlamento Sarayı Romanya’nın en tartışmalı binalarından biri. Yukarıda bahsettiğimiz kıtlık dönemi hiç yokmuşcasına, halk hiç açlıkla sınanmıyormuşcasına yapılmış bir bina burası.
Yine Nikolay Çavuşesku dönemine gidiyoruz.
1977’de Bükreş’i sarsan büyük deprem, Çavuşescu’nun aklında farklı bir proje oluşturdu. Aslında deprem, sadece bu projenin bir kılıfıydı. Güçlü duruşuyla halkın önünde olan adam, derin bir korku içindeydi. Yüzlerce kişiden oluşan bir güvenlik timi tarafından korunuyordu. Hasta olmaktan, zehirlenmekten, suikasttan her an korkuyordu. Bunlara deprem de eklenmişti.
Bu korkularını devasa bir inşaatla bastırmaya çalıştı. 1980’de Bükreş’in beşte birini kaplayacak bir alanı belirleyerek yıkım emri verdi. Bu megaloman projesi için 20 kilise yerle bir edildi, 8’i başka yerlere taşındı. 10.000 ev yıkıldı ve 57.000’den fazla aile evsiz kaldı.
Başlangıçta 80 bin metrekarelik bir alan için planlanan bu yapı, sonradan beş kat daha büyütüldü. (söz konusu alanın büyüklüğü Venedik kadar) Bu durum, Çavuşescu’nun ne kadar ihtiraslı ve acımasız olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu.
Bina Rekorlar Kitabı’nda idari binalar açısından dünyada 1. sırada. Hacim bakımından ise dünyada 3. sırada, dünyanın en ağır ve en pahalısıdır.
Çavuşesku’nun ipek tutkusu, ülkede ipekböceği bulunmaması nedeniyle Çin’den ipekböceği kozası getirilmesine yol açmıştı. Bu sayede özel olarak tasarlattığı perdeler için ipek elde edilmişti.
Malzemelerin tamamı Romanya’dan sağlanırken, dikkat çeken tek istisna Kuzey Kore’den hediye edilen ahşap kapıdır.
İnşaat, günde üç vardiya halinde çalışan yaklaşık 20.000 işçi ile ilerledi. Toplamda 100.000’den fazla kişi bu devasa projede görev almıştı. 200 mimarın özenle hazırladığı çizimler doğrultusunda inşaat süreci yönetildiği söylenir.
Çavuşesku’nun kısa boyu, sarayın merdivenlerinde ilginç bir detaya neden olmuştur. Boyunu olduğundan uzun göstermek isteyen Çavuşesku, konukları ağırlayacağı salona inen merdiveni defalarca yıktırıp yeniden yaptırmıştır. Karısının ineceği merdiven ise karşısına inşa edilerek, aralarındaki boy farkı gizlenmiştir.
1989 Devrimi ile Çavuşesku’nun hayatına son verildiğinde, bina henüz %60 oranında tamamlanmıştı. Devrimin ardından Rumenler, bu devasa yapının akıbeti konusunda uzun süre tartışmıştır. Yıkım kararı, maliyetinin çok yüksek olması nedeniyle rafa kaldırılmıştır. Zira bu devasa yapı, Romanya’nın 20 yıllık bütçesini aşan bir maliyete sahipti. (ülke kasasında ise bir kuruş bile yokken) Bir süre yarım kalmış olan bina, 1992-1996 yılları arasında yavaş yavaş tamamlanmıştır.
Parlamento Sarayı gezilebiliyor mu?
Sarayın sadece %3’lük bir kısmı ziyarete açıktır. Yapının % 30’luk kısmında devlet daireleri yer alıyormuş. geri kalınını kullanmıyorlar zaten elektrik faturalarını bile ödemekte zorlanıyorlarmış. Devlet daireleri kısmına geçiş yasak!
Rehber eşliğinde yapılan turlarla, sarayın görkemli salonlarını gezebilirsiniz. Gezerken kendime hatıra olsun diye video çektim ve bir cesaretle yükledim. Şuradan içi neye benziyor izleyebilirsiniz.
Bireysel ziyaretler mümkün olmadığından, rezervasyon yaptırarak İngilizce rehberli turlara katılabilirsiniz. Sarayın resmi web sitesinden Şuradan detaylı bilgi alabilirsiniz.
Giriş ücreti ve saatleri : 60 lei – 09.00 – 17.00 arasında bir gün önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayınız!
Bükreş’i ziyaret etmeyi düşünenlere bu rehberin faydalı olacağını umuyorum. Şehrin büyülü atmosferini keşfetmek için sizleri bekliyor! Kolaylık olsun diye bir de haritayı şuracığa burakıyorum.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Instagram : pustoodunya sayfamda hikayeler kısmında Romanya başlıkları altında profilde sabittir.
Diğer yazılarımdan bazılarının linkleri de aşağıdadır.
Braşov gezi rehberi şurada
Sibiu gezi rehberi şurada
Sİghişoara gezi rehberi şurada
Romanya’da alternatif gezi önerileri şurada
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.