Arnavutluk, 40 yılı aşkın bir süre bir diktatör tarafından dünyaya kapalı tutulmuştu. Son birkaç yıldır, Avrupa’nın yeni gözde merkezlerinden biri haline geldi. Plajları, Osmanlı esintileri olan şehirler, yakın tarihini gösteren eserler, arkeolojik alanları, gizli kanyonları ve muhteşem dağlarıyla Arnavutluk’ta herkese göre bir şeyler var.
Eğer Arnavutluk’a bir yolculuk planlıyorsanız, tam yerine geldiniz. Bu seyahat rehberi ihtiyacınız olan tüm bilgileri içeriyor. Hem bir gezgin hem de bir Arnavut olarak kapsamlı bir yazı serisi hazırlamaya çalıştım. İlki genel bilgiler, görülmesi gereken yerlere kısa bir bakış şeklinde olacak. İkinci yazıda ise Arnavutluk tarihi ve sadece bu ülkede rastlayacaklarınızı içeriyor. Sonra da sırasıyla şehir şehir gezdireceğim sizleri. Umarım yazımı beğenir ve gidip Arnavutluk gezisi yapayım dersiniz.
İşin doğrusunu söylemem gerekirse aslında anlatıp anlatmamakta bile kararsızdım. Bir yanım; çok da revaçta olmasın ki fiyatlar artmasın diyor. Bir yanım da ülke bu muameleyi hak etmiyor, biri bir şeyler yapmalı diyor. Birkaç kez gittiğim Arnavutluk’ta dünyanın dört bir yanından gelen turistlerle karşılaştım. Birkaç kez gelenler, hayran kalan insanlarla tanıştım. Gelin görün ki vizesiz, yakın ve ucuz diye giden Türkler başkente uğrayıp oradan Karadağ’a geçiyorlar. Bu geçiş esnasında “aman canım Tiran’da da bir şey yok” deyip ülkeyi bomboş bir yermiş gibi anlatıyorlar. Üstelik bunu en iyi bildiğiniz gezginlerden bile duydum. Oysa gezgin olmak bu demek değildir. Gittiğiniz ülkeyi her anlamda tanımaya çalışarak işe başlamalısınız.
İşte tam da bu yüzden detaylıca anlatmak istedim. Okursunuz okumazsınız, katılırsınız katılmazsınız valla o da sizin sorununuz. Yıllar sonra şak diye vize gelir, fiyatlar artar keşke zamanında gitseydik dersiniz. Kanımdaki Arnavut damarı çıktı, atarımı giderimi yaptıysam haydi o zaman ülkeyi tanımaya başlayalım.
Para Konusu: Arnavutluk Leki (ALL). Ülkede rahatça USD ve Euro bozdurabilirsiniz. Arnavutluk’ta kredi kartlarınız geçer ancak küçük işletme yada lokal ulaşım araçlarında nakit gerekecektir. Ona göre tedarikli olunuz. Bankamatiklerden rahatça para çekebilirisiniz.
Telefon ve İnternet: Fiziksel SIM kartlarını havaalanından satın alabilirsiniz. En popüler olanlar Vodafone ve One diyebilirim. Ayrıca Avrupa’nın en hızlı internetine sahip oldukları biliniyor.
Ne Zaman Gidilir? Bana sorarsanız ilkbahar ve sonbahar derim ama yaz tatili için enfes kıyılarda olmak isteyeceğinizi de biliyorum. Kışın ortasında da çok üşümezsiniz, yani tamamen size kalmış.
Güvenli mi? Ülke oldukça güvenlidir, hiç anlatılanlara kulak asmayın. Elbette her zaman temkinli olmakta fayda var. Tek tük hırsızlık olayların olması da doğaldır ama bu tip şeyler Paris ve Roma’dan daha azdır, emin olun.
Ana şehirler ve kasabalar arasında otobüsler sefer yapar. Bazıları konforlu otobüsler, bazıları ise minibüslerdir. Bileti otobüse binince alırsınız. Otobüs ücretleri ucuzdur ve merak etmeyin çok da zor değil. Yalnız gezenler ve gezginler için çocuk oyuncağı denebilir. Gerçi ben Arnavutça bildiğimden belki de bana öyle geldi emin değilim. Ama her bindiğimiz otobüste illa ki bir Batılı turist oluyordu.
Araç Kiralama: Arnavutluk’ta araç kullanmak, size inandırıldığı kadar kötü değil ama benzin fiyatları çok da ucuz değil. Bu para konularına girmekten genelde imtina ederim çünkü kişiden kişiye değişir. Yine de yardımcı olsun diye şunu söyleyeyim; 2025 Mayıs dizel yakıt litre fiyatı 170 Lek’miş. Yol durumuna gelirsek, sahil yolu dar ve virajlıdır. Llogara Geçidi (Llogara Pass) ve Arnavutluk Alplerindeki meşhur Theth yolu da dahil olmak üzere, ana turistik bölgelere giden yolların çoğu artık asfalttır.
İlk gidişimde Romanya’daki Transfăgărășan yolundan daha uzun, daha dik, virajlı olan “lanet yol” diye adlandırılan Llogara yolunu kullanmıştım, üstelik otobüsle. İtiraf ediyorum çok korkunçtu ama iyi ki yapmışım dediğim bir maceraydı aynı zamanda. İkinci gidişimde de Theth’e gittik ve şoförlü 4×4 araç kiralamıştık çünkü dağ yolu olduğunu biliyorduk. Şimdilerde bu yolun da düzeltildiğini duymak sevindirici. ( Theth vadisi ve Sarande yazıları bir sonraki postlarda gelecek)
Ülke de ev, oda kiralamak mümkün olduğu gibi hostel, hotel, delüks tesisler kısaca her türlüsü var. Bilindik Booking, Airbnb, Hostelworld, Agoda gibi sitelerden yapabilirsiniz.
Tiran’da iki kez farklı tarihlerde otelde kaldım, bir diğer gidişimde de ev kiraladık. Durres’te ev, Sarande’de otelde, İşkodra’da hostel ve ayrıca hotel deneyimledim. Her birinden aşırı memnun kalarak ayrıldım. Genel olarak ucuz olduğunu söyleyebilirim. Ama her geçen gün hem orada hem de bizim ülkemizde ekonomik durumlar kötüleştiğinden fiyatlar artıyor. Pek de öyle ucuz bir ülke olarak görmeyin diye uyarmak isterim. Avrupa’ya göre halen ucuz olsa bile şartlar zorluyor insanı.
Bence ülkeyi tanımak, tamamını gezmek iki hafta hadi bilemediniz 10 günde mümkündür. Fakat bir haftada da gezebilirsiniz. Gezilerim esnasında karşılaştığım yabancıların haftalardır Arnavutluk’ta olduğunu ve bitiremediklerini söylediklerinde şaşırmıştım. Fakat şimdi şimdi anlıyorum. Hatta Avustralyalı bir çiftin 3 aydır karavanla gezdiğini öğrenince şok olmuştum.
Önceliklerinize göre bir gezi planı oluşturmak en önemli detay. Sadece deniz tatili mi, şehir gezeyim tarih de severim mi diyorsunuz? Arnavutluk dağlarıyla meşhur, ehh ben de yürümeyi, doğayı severim diyenlerden misiniz? Hepsini karşılayacak bir ülke emin olun.
Başlangıç Tiran ilk konaklama şehrimiz sonra sırasıyla Berat, Gjirokasater, Sarande ve Himare ( deniz tatili bölgesi ), Kruja , İşkodra ve Theth ve Tiran dönüş.
Ben birkaç kez gittim ama yine gidecek olsam rotamı böyle yapardım ayrıca Korça’ ı da eklerdim çünkü annemin babannesi Korçalıymış. Ordan da Ohrid’ e geçer canım memleketim Manastır yani sizin bildiğiniz adıyla Bitola’da akrabalarla hasret giderirdim. Tabii ki bu rotayı tam tersi de yapabilirsiniz.
Bu rota öyle ben yoruldum yapamam diyenlere uymaz baştan söyleyeyim. Ama yapabilenler için tadından yenmez bir gezi olacaktır. Başlangıç Kosova Prizren’den olacak. Ordan Valbona vadisi yakınındaki Fierze’den feribotla işkodra’ya gelinir. Orda bir gece kalıp Theth dağlarına yürüyüşe gidilir. Tiran’a geçip yukarıdaki sıraladığım tüm şehirlere uğrayıp Makedonya’ya geçilir. Gün sayısını artacaktır ama mükemmel bir plan ancak yaşayan bilir.
Şimdi bu plan dahilinde genel hatlarıyla şehirleri anlatacağım. İçlerinden bazılarını detaylıca ayrı yazılarda anlatmayı uygun gördüm. Tiran, Berat, Kruja gibi…
Gönül ister ki tüm ülkeyi gezin görün ve en önemlisi yargılamadan, geçmişlerini bilerek gezin. Öyle baktığınızda hem insanlarını yakinen tanımış olursunuz hem de baktığınız her şey gözünüze daha güzel görünür. Bu söylediğim tüm ülkeler için geçerli, naçizane önerim önce tarihini öğrenelim sonra gezelim. Bu amaçla bir diğer yazımı lütfen okumadan Arnavutluk’ a gitmeyiniz. Hatta sizin yerinizde olsam kağıda yazdırır gezi boyunca elimin altında tutarım. O derece o yazıma güveniyor ve önemsiyorum.
Haydi şimdi bölge bölge Arnavutluk’ u tanıyalım.
Arnavutluk’un güney kıyıları, turkuaz suları ve eşsiz plajlarıyla oldukça revaçta. Bu bölge, hem sakin hem de hareketli bir deniz tatili arayanlar için ideal. Aynı zamanda antik şehirler, doğa harikası göller, Osmanlı izlerini taşıyan kasabalarıyla Güney Arnavutluk tek kelimeyle muhteşemdir.
Ben özellikle deniz için gitmediğimden Sarande’de kalmıştım. Açık söylemek gerekirse yüksek binalarla pek de hoş bir görüntüsü olmayan bir sahil şehridir. Fakat belki de uzun zamandır en iyi balığı, midyeyi, ahtapotu burda yedim diyeceğiniz, seviyeli eğlence mekanlarını göreceğiniz bir yer Sarande.
Sarande’ye çok yakın olan Ksamil ise beyaz kumlu plajlarıyla ünlü. Bu bölgede konaklamak için pek çok seçenek mevcut. Deniz tatili için gidenlerin hepsi memnun döndüklerini söylediler. Üstelik sadece buraya birkaç günlüğüne Türkiye’den giden turlar artık var.
Sarandë’den kuzeye doğru ilerleyerek Himare‘ya ulaşılabilir. Himare’ da sakince deniz tatili yapabileceğiniz gibi bölgenin tepesindeki eski kaleyi ziyaret ederek muhteşem manzarayı seyredebilirsiniz. Ardından, daha popüler ve canlı bir yer olan Dhërmi‘ye geçebilirsiniz. Dhermi’nin geniş ve uzun plajları dillere destan. Restoranları ve gece hayatı oldukça çekici.
Tüm bu söylediğim yerlere otobüs ile gitmek mümkündür. Derseniz ben araba kiralayarak gezmeyi sevenlerdenim, yaşadınız. İşte o zaman önerim Ksamil’ e gidin aklınızda kalmasın ama Himare tarafına geçin oradaki plajları bir görün. Plaj isimlerini veriyorum not alınız; Jale plajı, Akvaryum Plajı ve Gjiri Guma, Gjipe plajı, Kico Meniko, Sfageio Plajı, Potami Plajı Palermo Plajı, Mateus Plajı, Qeparo Plajı ve Borsh Plajı. Küçücük ama tenha plajlar google haritalardan bakıp birini seçin artık.
Himare ve Dhermi’den Kuzeye doğru kıyı boyunca gittiğinizi düşünün işte karşınızda Vlore bizim bildiğimiz adıyla Avlonya bölgesinin büyük şehrine ulaştınız. Burası bir kale, şirin sokaklar ve elbette yine muhteşem plajlarla dolu. Buradan yapacağınız tekne turları ile harika manzaraları izleyebilirsiniz. Mola verilen yerlerde denize girip balığınızı da yersiniz, misss. Unutmadan burada görülecek yerlerin başında ancak tekne ile gidilebilen “Haxhi Ali Cave” mağarası var.
Arnavutluk, zengin tarihi ve farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Sarande’ nin hemen deniz kıyısında bir evin altından çıkan mozaik döşemeleri görmüştük. O tarihlerde o eve biz tesadüfen gitmiştik kim bilir belki şu an müze bile olmuştur. Bu örnek bile bize kıyı boyunca yaşamış Antik dönem uygarlıkları olduğunu gösteriyor. Türkiye ile kıyas kabul etmez elbette ama dünya tarihi için çok çok önemli bir antik kente de ev sahipliği yapar.
Sarande yakınında bulunan Butrint, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndedir. Burada Roma tiyatrosu, Bizans bazilikası ve Venedik kalesi gibi farklı dönemlere ait kalıntıları aynı alanda görebilirsiniz. Yarım gününüzü bu antik kenti gezmeye ayırın. Yanınıza bir sandviç, su alın ve antik kalıntıların arasında keyifle vakit geçirin.
Amfi tiyatro, Roma evleri kalıntıları arasında gezereken görülmesi gereken en etkileyici yapılardan biri Aslan Kapısıdır.
İlginç Bilgi: Ünlü Julius Sezar, Butrint’teki Roma devrinden sorumluydu. MÖ 44’te, Pompei’de kendisi için savaşan askerlerine ödül olarak burayı bir Roma kolonisine dönüştürdü. Bu antik kentin Mitolojideki yeri ise çok önemlidir. Truva savaşından sonra yerle bir olan şehirde kalan az sayıda kişiden biri olan Aeneas’ ın yolculuğunda bir uğrak noktasıydı. Bu yolculukta Butrint’e uğrar bir müddet kalır ve yoluna devam edip Kartaca’ya, ordan İtalya kıyılarına geçip bugün bizim Roma olarak bildiğimiz şehri kurar.
Daha ilginç bilgi : Bu antik kent sadece 100 yıl önce keşfedilerek turizme açılmıştır.
Giriş ücreti : 1000 LEK’tir. Sarande’den ve Ksamil’den minibüslerle gidebilirsiniz. Benim gibi Arnavutsanız şayet Arnavutça konuşun yerli ücreti verin :)
Bu Tiran’a yakın küçük şehir ülkenin kalbi gibidir. Kalesi, Bektaşi tekkeleri ve antik kalıntıları ile görülmeye değerdir. Bu şehir detaylı anlatılmayı hak ettiği için şuradaki yazımda yerini aldı.
Şehir Arnavutluk tarihine kötü bir iz bırakan Enver Hoca’ nın doğduğu yerdir. Hatta doğduğu ev Etnografya müzesi olarak kullanılıyor. Ayrıca önemli yazarlarından İsmail Kadare’ nin de doğduğu şehirdir. Burada en az 1 gece kalınması gerekiyor.
“Taş Şehir” olarak bilinen Gjirokaster‘e mutlaka gitmelisiniz. UNESCO mirasına alınmış kentte yapılacak en iyi şeylerden biri çarşısında dolaşmak ve Gjirokaster Kalesi ‘ne çıkmak. Kale içinde bir saat kulesi, bir kilise, iki müze, ele geçirilmiş bir ABD uçağı sergileniyor. ( Giriş 200 Lek )
Eski Çarşı Camii Osmanlı döneminde inşa edilen 13 camiden günümüze kalan tek camidir. Diğerlerinin hepsi 1960’larda Enver Hoca döneminde yıkılmıştır. İlginç ve üzücü olan ise 90’lı yılların sonlarına kadar sirk akrobatlarının eğitim salonu olarak kullanılmasıdır.
Soğuk Savaş Tüneli (Müzesi), Enver Hoca’nın paranoyasını yansıtmaktadır. Hoca, 1970’lerde 59 odalı, 800 metre uzunluğundaki bu sığınağı gizlice inşa ettirmiştir.
Manalat Mahallesi, vadide daha yüksekte yer aldığı için Eski Şehir’den daha sakin ve daha az turistik bir bölge. Ziyaret etmeye değer iki ev var: Zekate Evi ve Skenduli Evi. ikisine de giriş ücretli ve 200 ‘er Lek.
Şehirde gezmeni gereken yerlerin haritasına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu köy bir dönem Avrupa’ nın en zengin köyüydü Çünkü köyün tamamı kenevir yetiştiriyor ve Avrupa’ya satıyordu. Kendi bahçelerinde içecekleri kadar yetiştiriyorlar, dağlara yani gözlerden uzak tarlalara ise satmak için ekiyorlardı. Yılda bin ton esrar yetiştirdikleri biliniyor. Bu onlara çok para kazandırdı ama dikkat de çekti. 2014 yılı Lazarat ve Arnavutluk için bir dönüm noktası oldu. Köye düzenlenen operasyon çatışmaya dönüştü. Günlerce devam eden operasyonda polislerin üzerine roketatarlar ve havan mermileri ile ateş edilmiş düşünün. Sonunda 10 ton esrar yakılmış. Öyle ki yakınlardaki Gjikaster’a kadar kokusu gitmiş ve halk bir müddet kafası güzel gezmiş. Fakat bilin bakalım bu baskın sonucunda ne olmuş? Baskından bir hafta sonra Arnavutluk, Avrupa Birliğine tam aday olarak kabul edilmiştir. Ehh boşa demezler her şeyde bir hayır vardır diye.
Burayı ziyaret etmek isteyebilirsiniz ama görülecek bir şey yok yüksek duvarların arkasındaki köy evleri dışında… Sadece konu hakkında bilginiz olsun diye yazıda yer vermek istedim.
Şayet arabanız varsa çok rahat gidebileceğiniz otobüsle bir tık zorlanacağınız bir doğa harikasını da listeye almak boynumuzun borcudur. Adı Arnavutçada “Llixhat e Bënjës” bir nokta Permet kasabasının kırsalında yer alıyor. Kasabanın tamamında termal tesisler var ama bu bahsettiğim yerde dopal bir termal havuz var. İlkbahar ve sonbahar gezilerinde ilaç gibi gelecek bir yer anlayacağınız. Olur ya yolunuz düşer gidersiniz, kemikleriniz ısınır.
Unutmadan bu bölge Antik şehirlerin ve Roma’dan İstanbul’a kadar uzanan tarihi yol üzerindedir. Hep bana ilginç gelmiştir. biz bugünün şartlarında gitmeye zorlanırken onlar nerden bulmuşlar da buralara şehir kurmuşlar? Haritadaki yerini de şuraya bırakıyorum tam gaza gelip gitmelik yer.
Gjirokaster’dan yaklaşık yarım saat uzaklıkta, Mavi Göz adı verilen göz alıcı mavi bir doğal su kaynağı bulunuyor. Bu kristal berraklığındaki zümrüt yeşili havuz gibi bir göl. Yaz aylarında gidince insanın oh hemen atlayayım da serinleyeyim diyeceği türden. Ancak burada yüzmenin yasak olduğu söylense de birçok kişi de yüzüyor. Gerçi o buz gibi su da yüzmek ister misiniz bilemem.
Nasıl gidilir : Gjirokaster’ dan Saranda yönüne her saat otobüs kalkmaktadır. Şoföre sizi Syri I Kaltër’de (Mavi Göz) bırakmasını söyleyin.
Giriş ücreti: 50 LEK gibi cüzi bir miktardır.
Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Berat Kalesi’ni ziyaret ederek şehir manzarasının keyfini çıkarabilir ve Arnavutluk’un kültürel dokusunu yakından hissedebilirsiniz. Şehrin detaylı anlatımına şuradaki yazımdan ulaşabilirsiniz. Ayrıca bu şehirde sizi bir dağın zirvesinde yer alan Bektaşılerin bir nevi hac yeri de bekliyor.
Lalëz : Burası daha çok Arnavutlukarın tercih ettiği bölge olduğundan henüz Güney sahil kasabalarına göre daha uygun fiyatlıdır. Uygun fiyat dedim diye öyle gelişmemiş filan sanılmasın Mövenpick hotel çoktan yerini almış. Tiran ile İşkodra arasındadır.
Rana e hedhun : Namibya’da gibi görünüyor ama halen Arnavutluk’tasınız. Hem beklentileri aşan doğa güzelliği hem de ferahlık açısından gerçekten şaşırtıcı bir yer. Bu yorumu okuduktan sonra bir dahaki gidişimde es geçmek istemiyorum. Hatta ben burayı bir belgeselde izlediğim öyle haberim oldu. Garip bi kum tepeciği yapısı varmış, görmek kısmet olmadı ama bir dahaki gidişimde mutlaka uğramak isterim.
Bu şehir ülkenin en büyük şehirlerinden biri. Aynı isimli göle kıyısı var ve tabii ki bir kalesi var. Dümdüz bir şehir olduğu için bisikletle gezenler, yürüyüş yapanların arasına katılın. Eski katedral ve yeni yapılmış Ebu Bekir camisini gezin. Cami yeni ama pek de güzel bir camiydi. Bir de İşkodra’da küük bir camide bir ezana denk geldik, nasıl güzel okudu anlatamam.
Ana caddesinde yapılacak bir yürüyüşü muhteşem bir pizza ve dondurma ile taçlandırın. Göl kenarına da gitmenizi tavsiye ederim orda da göl balığı yiyebilirsiniz. Burada bir gece kalırsanız dağdaki Theth köyüne ve Lumi Shales ya da Komani Lake gezisine plan yapmanız kolaylaşır. Zira ikisi içinde başlangıç noktanız İşkodra şehridir.
İşkodra’nın rahat atmosferine bayılacaksınız. Karadağ’a geçiş planlarınızdaysa uğramanızı tavsiye ederim.
Arnavutluk, sadece sahillerden ve tarihi şehirlerden ibaret değil. Kuzeydeki dağlık bölgeler, doğa tutkunları ve macera arayanlar için harika fırsatlar sunuyor. Bunlardan en bilineni Theth Vadisi. “Arnavut Alpleri” olarak bilinen bölgenin kalbinde yer alıyor. Buraya ulaşım biraz zorlu olabilir, ancak vardığınızda karşılaşacağınız manzara tüm yorgunluğunuza değecektir. Detaylarını anlatığım bir diğer yazıma şuradan ulaşabilirsiniz.
Zannederim kafanızda bir plan oluşmuştur. Başta da dediğim gibi, ülke küçük gibi duruyor ama görülecek yer çok fazladır. Güzel bir planla unutulmaz bir gezi yapabilirsiniz. Herhangi bir sorunuz olursa lütfen çekinmeden yorumlara yazınız. İşte burada da ülkenin görülmeye değer noktalarının digital haritasını bulacaksınız. Ama benim gibi teknolojiden çok eski usül severlerdenseniz kendi çizdiğim haritamı da bırakıyorum.
Tekrar hatırlatmak istiyorum Arnavutluk tarihi ve az bilinenlerini anlattığım yazımı lütfen okuyunuz. Ayrıca diğer şehirleri de detaylıca anlattığım yazılarımın linki de aşağıdadır. Beni sosyal medya hesaplarımdan takip ederseniz de ayrıca çok mutu olurum.
Youtube : pustoodunya
İnstagram: pustoodunya
Arnavutluk tarihi ve Arnavutlar yazım burada
Tiran burada
Kruja burada
Berat burada
Theth burada
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
3 Comments
Kaleminize, yüreğinize sağlık. Biz geçen yıl Balkan turu yaparken İskodra’da iki gece geçirmiş, görülecek bir şey yok denen Tiran’da üç tam gün keyifle gezmiştik. Sabah gün doğduğunda kafelerin tıklım tıklım dolu olmasına çok şaşırmıştık. Detaylı bir gezi için verdiğiniz bilgiler çok değerli. Teşekkürler.
beğenmenize sevindim, her ülke kendi vatndaşı için kıyetlidir. gerçek gezginler ve güzel bakanlar güzel şeyler illa ki görürler. Ne mutlu size kadir bey
Her zamanki gibi imdadıma yetişen bir yazı oldu ✅