

Hindistan’ın akıllara zarar “Normal”lerini anlattım. Aslında bu bir gezginin şaşkınlık günlüğü gibi bir yazı oldu. Sık sık 🤯 yok artık diyeceksiniz. En iyisi haydi başlayalım.
Hindistan… Her gezginin rüyası derler, ama benim listemde yoktu! Yıllardır kurduğum Kathmandu planına “Madem bu kadar uçak parası veriyorum, bari bir Hindistan’dan aradan çıksın” dedim. Başladım deliler gibi araştırmaya. Karşıma sürekli “Hindistan hakkında ilginç bilgiler” listeleri çıkıyordu. Her okuduğum bilgi karşısında ağzım açık kaldı: “Nasıl yani? Yok artık!” diye diye notlar aldım. Kimisine oraya gidince şahit oldum da. Öyle şeyler gördüm ki orda burda anlatıldığını hiç duymadığım… Sanırım herkese farklı bir yüzünü gösteriyor Hindistan! Ben oranın güzel yüzünü gördüm, güzel insanlara denk geldim, hava şartları hep elverişli gitti daha ne olsun değil mi? Bir yandan da çoğu insan için uzak, çok zorlu bir ülke gibi göründüğünün de farkındayım. O yüzden biraz şaşıracağımız, gülümseyeceğimiz elbette biraz da üzüleceğimiz ama büyük ihtimalle ilk kez duyacağınız bir sürü bilgiyi derleyip toplamaya çalıştım.
İşte, gidip gören birinden, Hindistan’ın akla mantığa sığmayan gerçekleri!
Hindistan’ın büyüklüğünü sadece coğrafi olarak değil, istatistiksel olarak da her şeyleri büyük. Burası, beyninizin limitlerini zorlayacak gariplikler diyarı.
Gezginin Şok Anı: Delhi’ye iner inmez telefonumda hava durumuna bakayım dedim. Ekranda “TOZLU” yazıyordu. Hayatımda ilk kez böyle bir uyarı gördüm. İçimden “Hoş bulduk Hindistan!” dediğimi anımsıyorum. O ilk günkü şaşkınlığımız ve az kalsın nasıl dolandırılacaktık şuradaki yazımdan okuyabilirsiniz.
Hindistan’da her şeyin bir kuralı, bir uğuru, bir de “yok artık” dedirten adetleri var. Mesela bu adet güzel, sevdim ben, ne mi? Sinemalarda film başlamadan önce mutlaka milli marş çalarmış. Eskiden filmin sonunda okunurmuş ama saygısızlık yapıp çıkanlar olunca başa almışlar.
Ülkede yasal, yasak, resmi gayri resmi o kdar birbirine geçmiş ki bazı kurallar kural dışı. Yazılı değil ama kural işte!
Başlığa bakıp da bildiğiniz trafikten bahsedeceğimi düşünmediniz herhalde değil mi ? Bu ülkede bambaşka bir trafik akışı var. Binlerce rikşa, bisiklet, motosiklet, kamyonet, kamyon, sürekli çalan korna sesi… Aman Allah’ım! O nasıl bitmek bilmeyen bir sesdir öyle. Döndükten sonra bir müddet o sesi aradı kulaklarım.
Şimdi hayalinizde bir canlandırma yapalım. Diyelim ki otobandasınız (bizim gibi lokal insanlarla seyahat edenlerdenseniz özellikle) bir otobüsün içindesiniz. Koltuklar pis, eski, kırık vs., son ses müzik açık, tüm pencereler açık ya da zaten cam yok sadece çerçevesi var, dolayısıyla uçuyor gibisiniz. Veee karşıdan bir kamyon geliyor siz son sürat o son sürat derken karşılıklı kornalar başlıyor. Kamyon deyip de geçmeyin gündüz görseniz bayılırsınız çiçekler, tanrılar resmedilmiş, sevdiceğine anlamlı bir söz kamyon arkaasına yazılmış filan. Ama gece asıl olayları; kamyonlar hareket halinde bir gece kulübüne dönüşüyro adeta. Fosforlu yanan sönen lambalarla donatmışlar. İnsan sürekli neden ama neden diye soruyor, cevabı bulamıyor. Kendim çekemedim ama bulursam şuralara koyarım bir foto baktınız yok google a yazın bir zahmet.
Gelelim motosiklere, aynı anda yüzlerce motor ve çarpışmadan zikzak çizmeleri, üstünde minimüm 3 kişinin maksimumu artık bilemiyorum ama inek, çuval, tüm aile, tanrı heykeli filan taşıyan şeklinde bir görüntü düşünün, işte maksimum o dur! Haa, bir de kadınların motora yan oturması var; bence bu olağanüstü bir yetenek gerektiriyor!

Hindistan’ ın trenleri meşhurdur illa ki görmüşsünüzdür. Trenin üstünde oturanlar, sağdan soldan sarkanlar geldi mi gözünüzün önüne işte onu ben görmedim hatta o kareler sadece festival zamanlarında oluyormuş. Durduk yere günahlarını almayalım diye söylüyorum. Ama evet tren yolcuğu yaptık ve aşırı keyifliyfi. Çay kahve, yemek satışı vardı. Müzik elbette bir yerlerden geliyordu ama en tatlısı herkesin yine bizi dikkatli incelemesiydi. Kötü tarafı ise herkesin yemek boşlarını plastik kağıt farketmez camdan dışarı fırlatmasıydı. Takım elbiseli bir adam vardı hiç unutmuyorum, aaa ne kiabr tertemiz bir Hintli demiştim, o da şak diye camdan dışarı attı çöpünü.
Yollarda başımıza gelen en lginç olay ise arabamıza fil girmesiydi. Hadi canım demeyin vallahi girdi, gerçi sadece hortumuydu 🤣 Ah ah, o an siz orada olsaydınız ne hissederdiniz ? Ben komple girecek sandım yemin ederim. Arabanın içinde öylece trafiğin açılmasını bekliyorduk ki karşıdan fil geldi geldi geldi ve hortumunu camdan soktu. Arkamıza iyice yaslandık öylece duruyoruz. Hayvancağız şöyle bir başımızı, üstümüzü kokladı, yemek aradı ve bulamayınca çıktı yoluna devam etti. İşte burası Hindistan
Sokakta karşılaşabileceklerinizin sınırı yok. Tüm dünyaya level atlatacak türden meslekler kaldırımlarda icra ediliyor. Yol üstünde gördüklerimizi sayıyorum; dişçi, berber, kulak temizleyici, masaj yapan, ütücü, yılan oynatıcısı. Hatta cenaze taşıyıcısı, cenaze ağlayıcısı, cenaze yakıcısı gibi meslekler bile var. Aşağıda “Dalitler ” diye ayrı başlıkta anlattığım iki meslek göreceksiniz ki şok olacağınıza eminim. Görmediğim ama varlıklarndan haberdar olduğum tükürük müfettişleri var, ama yine de ortalık tüküren insan dolu!
Ayy içiniz bulanmasın diye anlatmayacaktım ama bence bilmeye hakkınız var. Bu ülkede çok saçma bir alışkanlık var, paan çiğniyorlar. Bu bir bitki yaparağını muska gibi sardıkları, ağızlarına atıp öylece tuttukları bir şey. Ee ne var bunda dediğinizi duyar gibi oldum. Arkadaşlar bunu ağızlarından tutup sonra yere tükürüyorlar ve içindeki nasıl bir maddeyse tükürükleri kan kırmızısı. Ağızlarının içi filan da kırmızı oluyor. İğrenç bir görüntü anlayacağınız. üstelik kafa da yaptığı için toplum bıkmış ama içenler bıkmamış. Tükürük müfettişleri baş edemiyor gibiydi. Iyy bir de sokakta yalınayak yürüyenleri düşünsenize, aman allahım, ne kadar kötü ! Ama burası Hindistan arkadaşlar, bol bol şaşıracağız.
Rengarenk, pullu pulu, lşıltılı sarilerin, sürmeli gözlerin, altın bileziklerin, sallanan küpelerin ardında, ağır ve acı gerçekler milyonlara kadının ülkesi Hindistan ! Tabii ki hepsi çilekeş değil ama çoğu için hayat bu ülkede zor.
Kadının eşine ismiyle hitap etmesi bile ayıp. Çocuk yaşta evlenmeler yaygın. Boşanma yok, olursa toplumda hoş karşılanmıyor. Ülkede her şey garip dedim ya burada kızlar, erkeğe başlık parası verirlermiş. Bu yüzden de fakir aileler kız evlat istemez, hatta bebekleri doğar doğmaz öldürdükleri de rastlanan bir durummuş. Doktorların hamilelikte cinsiyet söylemesi bu yüzden yasak olma sebebi de buymuş. ( büyük modern şehirlerde durum böyle olmayabilir )
Dünyada tecavüz vakalarının en çok görüldüğü ülke olması ise ne kadar acı. Bunun yasıra Gulabi Çetesi isimli bir kadın çetesinin şiddet uygulayan erkekleri süpürgeyle dövdüğü tek tesellim. Yürüyün be caaanım kadınlar, işte böyle! Yaıştırın süpürge sapını, acıma yok erkeklere!
Kadınlardan bahsederken o alınlarına koydukları kırmızı noktadan bahsedeyim.
Bindi, Hintli kadınların kaşlarının arasına, alnın merkezine uyguladığı, “kırmızı nokta” nın adıdır. Kültürel ve manevi bir semboldür. Hindu inancında Üçüncü Göz (Ajna Çakra) olarak bilinen enerji merkezini temsil eder ve konsantrasyonu, bilgeliği ve ruhsal farkındalığı artırmak amacıyla kullanılır. Kadının evli olduğunu simgeler ve uğur getirdiğine inanılır. Günümüzde ise Bindi, medeni durumdan bağımsız olarak farklı renk ve şekillerde, bir moda aksesuarı olarak kullanılmaktadır. Bir de yine sıkça rastladığımız saç ayrımına sürülen kırmızı toz Sindoor var. Bindi ‘ den farklı bir şey bu, zira Sindoor sadece evli kadınların doğrudan evlilik bağını gösteren bir işarettir.
Süslü püslü işlerden biraz acı bir olaya geçeceğim maalsef 😔
Sanskritçe’de Sati kelimesi; “erdemli,” “iffetli” veya “sadık kadın” anlamına gelirmiş. Bu uygulama da tam da bununla bağlantılı. Geleneksel inanca göre sözde kadının kocasına olan sonsuz bağlılığının kanıtı olarak görülürmüş.
Bu eylemi yapan kadına, bir tanrıça (Sati-Mata) gözüyle bakılırdı. Eylemi merak ettiniz zannederim, açıklıyorum, kocası ölen kadın kendisini ateşe atıp yakıyor, yani kendisini de öldürüyordu.
Kocası ölen kadın, renkli kıyafetler, takılardan mahrum bırakılır, toplumdan soyutlanır ve yoksulluğa terk edilirmiş. Kadınlar da ne yapsın demek ki bu zorlu hayattan kurtulmanın yolu ölüm diyorlardı, yazık. Bence en derin sebebi ise, Hint toplumunda dul kadının uğursuzluk, fakirlik ve kötü şans getirdiğine inanılmasıydı.
Sati, her ne kadar “gönüllü fedakârlık” olarak anlatılsa da, çoğu zaman kadınlar bu eylemi gerçekleştirmeye zorlanıyormuş.
Sati uygulaması 1861’de yasaklandı. Buna rağmen yapılmaya devam etiği yerler varmış. En son düzenleme, 1987’deki sarsıcı bir vaka (Roop Kanwar’ın yakılması) sonrasında yapıldı. Artık kesin yasa ile Sati bir suçtur ve teşvik edenlere ağır cezalar getirir.
Hindistan’daki Kast sistemini bilmeyen yoktur. Listeye bile alınmayan, dokunulmazlar dedikleri Dalitler ise sistemin tamamen dışındalar. Yıl 2024 ve hâlâ buğdaydan ayrılan saman gibi değersizler.
İşte gezginlerin ve meraklı insanların dikkatini çekecek, Dalitleri konu alan öne çıkan film ve belgesellerden bazıları:
Hindistan’ a giden her insan evladına en çok söylenen cümleleri sıralıyorum. Çok pismiş nasıl gezdiniz? Aşı oldunuz mu? Kokuyormuş, ay ben katiyen gidemem. Yemek nasıl yediniz? Aslında bütün bu soruları çok normal buluyorum. Benim de tereddütlerim vardı. Evet pis ama öyle dayanılmayacak kadar değil.
Peki işin aslı astarı nedir derseniz; efendim Hindistan’ da inekler ve diğer hayvanlar kutsal sayılıyor ya hani, tamam işte hikaye böyle başlamış. Anlatılana göre Hindu dostlarımız ilk zamanlarda aç kalmasınlar diye evlerinden çıkan bütün yemek artıklarını yollara atmaya başlamışlar. Ne de güzel yapmışlar, hayvanlar yemişler. Plastikle tanışan yeni dünya ise bu işi bozmuş. İnsan çok olunca çöp de çoğlamaya ve plastik, daha çok plastik devasa çöp yığınları oluşturmuş.
Şimdilerde ipin ucu kaçmış gibi duruyor. Gerçi benden sonra ülkeye giden birçok kişiden duyduğuma göre nispeten daha temizlermiş. Sevindirici bir haber özellikle orada yaşayanlar için.
Koku kısmına gelirsek; tütsü, baharatlar, insan ve hayvan pisliğinin kokularının karışmasının yanında atılan çöplerin kokusu da birleşince tabii ki ortalık kokacak. Fakat sürekli dile getirildiği gibi kokudan yaşanamaz bir durum yok. En azından ben rahatsız olmadım. İnsanoğlu kokuya da alışıyor.
İkinci etken açıkta tuvalet ihtiyacını giderme geleneği, hükümetin çabalarına rağmen yaygındır. Yani hangi aklı evel insan yeni Delhi’de ana caddede tuvaletini yapar ki? Ama yapıyorlar işte. Genelde erkekler yapsa da kırsal da yanyana oturmuş ihtiyaç gideren kadınları da gördük. Aslında bu durum, hijyeni ciddi şekilde tehlikeye atıyordur ve kokuya neden olur. Ülkedeki körü kokusuna ilave bir de bu koku, of yine burnumun direği sızlar gibi oldu.
İneğin kutsallığının kökeni, onun insan yaşamına sağladığı sürekli katkıdır. Hinduizm’de inek, Kamadhenu (istekleri yerine getiren ilahi inek) ile ilişkilendirilir.
İnek, insana hayat boyu besin sağlar bu nedenle anne figürü ile özdeşleştirilir. Gübresi kurutularak yakacak (tezek) olarak kullanılır.
Tarihsel olarak, özellikle tarıma dayalı eski Hint toplumunda, bir ailenin zenginliği ve hayatta kalma gücü sahip olduğu inek sayısıyla ölçülüyordu. Öküzler (erkek inekler) tarlalarda saban çekerek mahsulün yetiştirilmesini sağlardı. Bir ineği kaybetmek, bir ailenin geçim kaynağını kaybetmesi demekti. Bu ekonomik öncelik zamanla dini bir tabuya dönüştü.
Hinduizmin ve Budizm, Jainizm gibi temel felsefeleri şiddetsizlik ilkesi olan dinler sadece insanlara değil, tüm canlılara karşı şefkati emreder. İnekler de dahil olmak üzere canlıları öldürmek bu ilkeye aykırıdır. İnek anne figürüyle özdeşleştiğinden hindular inek etini yemezler.
Bu derin kültürel ve ekonomik bağlar, ineklerin sokaklarda serbestçe dolaşabilmesine, trafiğin durmasına ve kimsenin onlara dokunmamasına neden olan en temel sebeptir. Onlar, toplumun bir parçası, bir nevi saygı duyulan vatandaş olarak kabul edilirler. Uzun uzun anlatmayacağım ama biraz da Reenkarnasyon (Yeniden Doğuş) dan bahsetmem gerekiyor. Hindu inancına göre ruhlar yeniden doğar. Bir ruhun önceki hayatında yaptıklarına bağlı olarak bir hayvanın bedeninde yeniden doğabileceğine inanılır. Bu nedenle bütün hayvanlara saygı gösterilir ve inek, özellikle faydaları nedeniyle bu saygının zirvesindedir.
Hindistan’ın neredeyse tüm eyalaetlerinde inek kesimi tamamen yasaklanmıştır ve bu yasaklar çok katı bir şekilde uygulanır.
Gördüklerime inanmakta zorlandım ama alıştım dediklerim:
Öyle dedim, böyle dedim, sanki kötü tarafları ağır basarmış gibi oldu. Ama Hindistan’da da hiçbir yerde olmayan bir şeyler var. Renk cümbüşü var! Sarılar, safranlar, maviler, kırmızılar, pullu pullu şıkır şıkır kumaşlar…
Karınları bu kadar açken tok gözlü olmaları var. Müthiş bir teslimiyet içindeler sanki hayatları kutsanmış gibi. Sen de onların içine karışıp akıp gidiyorsun. Bir ay boyunca her gün kendi yaşantıma şükrettim inanır mısınız. Onca fakirliğe rağmen bu huzurlu duruşlarını özledim.
En önemlisi, bütün o gürültüye, karmaşaya, fakirliğe rağmen herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, bunu özledim. Dolayısıyla hafızamda, kalbimde harika bir ülke olarak kalacak. Pismiş, kokuyormuş, ona buna tapıyorlarmış hiç fark etmez; o onların tercihidir, tıpkı gülümsemek gibi.
İşte böyle dostlarım Hindistan hakkında sayfalarca anlatsam, saatlerce konuşsam yeteri kadar anlatamayacağımı biliyorum. Fakat elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Beğendiyseniz ne mutlu bana. O zaman beni sevindirip sosyal medya hesaplarımdan takip eder misiniz?
Youtube : pustoodunya
Instagram : pustoodunya
Hindistan ile ilgili diğer yazılarımı da bırakıyorum.
Varanasi şurada
Amritsar şurada
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
8 Comments
Hindistan hayranıyım çok güzel anlatmışsınız üç bayan gittik Hindistan ‘a hiç de rahatsız olmadık çok eğlendik tekrar girmeyi çok istiyoruz büyüleyici hele de dansları ahhhhh ahhhh süperdi
ne güzel, bizde 3 kadın gitik. Çok keyif aldık hatta aklımız hep orada diyebilirim. sevgiler
Teşekkürler
Merhaba sıkılmadan merakla okudum nasıl bittiğini anlamadım her paraf ilginç bilgilerle dolu gitmiş kadar oldum. Ellerine sağlık devamını merakla bekliyorum.Lütfen yazmaya devam edin.
çok teşekkür ederim,yenşi yazılar yolda :)
Süpersin bebeğim kalemine sağlık ❤️
Eline sağlık canım
Eline sağlık, bilgiler müthiş