

“Theth küçücük, dağların arasına sıkışmış bir köy. Ama bu köyün ismini aklınızın bir köşesine kazıyın çünkü çok popüler olacak. ” Bu cümleyi aslında yıllar yıllar önce gittiğimde söylemiş ve yazmayı da düşünmüştüm. Sonra nedense hep Arnavutluk yazılarımı öteledim. (aslında çok da bilinsin istemiyordum) Fakat gelin görün ki olanlar oldu, biz gittiğimizde yüz yabancı turist varsa şimdi binlerce insan gider oldu. Zaten Almanların, Hollandalıların dağ başına gelmelerinden anlamıştık.
Baktım ki bizim ülkemizden insanlar sadece Avrupa’ nın Maldivleri diye lanse edilen kıyılarına gidiyorlar. Ya da Karadağ’a giderken havalimanını kullanıyorlar. Sonra da aman hiçbir şey yok Arnavutluk’ta diyorlar, ehh dedim otur yaz içinde kalmasın hiç değilse.
Yolunuz düşerse ve doğasever olarak dağlarda vakit geçirmek isterseniz bölge hakkında her şeyi bu yazıda bulacaksınız. Sadece trekking yapmak için değil kafanızı dinlemek için gidebileceğiniz en güzel yerlerden birini anlatıyorum, toplaşın yamacıma dostlar.
Burayı ziyaret eden gezgin Edith Durham, “Dünyada bana bu kadar görkemli bir izolasyon hissi veren başka bir yerleşim yeri olduğunu sanmıyorum.” demiş.
Ben de, Theth’in dünyadaki en sevdiğim yerlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çok huzurlu, çok rahat…
Burası bir köy olsa da aynı zamanda ” Theth Milli Parkı “olarak adlandırılır. Efsaneye göre Theth, Osmanlılar tarafından İslam’a geçişten kaçmak için bir sığınak olarak kurulmuştur. İlk yerleşenler Katolik geleneklerini korumak için 400 yıl önce Theth’e taşınmışlar. Yol olmayınca nasıl gelip buraya köy kurmuşlar diye düşünmeden edemiyorum.
Bir başka rivayete göre de kan davalarından kaçanların kurduğu yönünde. Eski yıllarda Arnavutluk dağlık kısımlarında yaygın olan kan davalarından kaçanlar için (Arnavutça’da “Gjakmarrja” olarak adlandırılır) uzak bir yer.
Şimdilerde de gidenleri bu her yerden, gözlerden uzak oluşu cezbediyor. Diğer yandan da sviçre Alpleri’ndeki manzaralarla yarışan el değmemiş doğası elbette!
O kadar sarp dağların arasındadır ki köye kış aylarında ulaşılamaz. Kayalık yollar kar ve buzla kaplanır. Zaten Ekim sonu tesisler de kapanıyor. Ben gittiğimde Eylüldü ve yollar bir yere kadar iyiydi ama sonra çok zorluydu. Toprak, dar, virajlı ve gittikçe yükselen bir yoldu. Yeni gidenlerden duyduğum kadarıyla Theth’ e kadar yol asfaltlanmış. Belki kışın da gidilebilir bilemiyorum, gerçi keşke yollar bozuk kalsaydı diyeceğiz gibi bir his var içimde.
Theth köyünde yıl boyunca yaşayan sadece 17 aile varmış. Bu ailelerin çoğu yurt dışındaki akrabalarının gönderdiği paralara bağımlılar. Mesela bizim kaldığımız evin sahipleri Roma’da yaşıyorlarmış. Kendi köy evlerini pansiyona çevirmişler. Yan binada yaşlı anneleri yaşıyordu ve o kadın sürekli burada hayat süren 17 aileden biriydi.
Theth’e ulaşım hakkında bilgi bulmak benim gittiğim dönemde çok zordu. Çünkü pek gidip gelen yoktu. İşkodra’dan kalkan minibüslerin yerini bile bulamamıştık ve çok tesadüfi 4×4 araç kiraladık. Ablam, yengem ve yeğenlerimle birlikte altı kadındık. Şansımız yaver gitti ve tek araçla gittik. Yolun en güzel olduğu kısmın fotoğrafını görebilirsiniz. Motosikletiyle gezenlerin mest olduğu, araba tutanların içi dışına çıktığından manzarayı izleyemediği ve bitmek bilmeyen virajların sadece bir kısmı bu karede.
Buraya Tiran veya İşkodra’dan bir tur firmasıyla anlaşarak da gidebilirsiniz. Bu en kolay seçenek, ancak aynı zamanda en pahalısı. Turların içinde sadece Theth değil, Shala River ve Komani Lake gezisi dahil olanlar da var. Ufak bir internet araştırması ile vaktinize ve kesenize uygun olanı bulabilirsiniz.
Araba kiralamak da mümkün, ancak yollar virajlı kendinize güveniyorsanız neden olmasın. Kirlayacağınız yere Theth’e gideceğinizi söylemelisiniz çünkü ona göre araç ayarlarlar, 4×4 kiralamalısınız. Bizim gibi İşkodra’dan oraya sizi götürüp yine gelip alacak özel araç da bulabilirsiniz. Kaldığınız otel, hostele sorarsanız bulunur diye tahmin ediyorum. Hele birkaç arkadaşsanız bu seçenek tam size göre olanı.
En ucuz, en maceralı olan yöntem olan otobüs ile gidişi anlatacağım. Giden bir arkadaşımdan öğrendim ve size aktarıyorum. Öncelikle en yakın büyük şehir İşkodra olduğundan önce oraya gitmelisiniz.
Kaldığınız yerle iletişime geçerek sizin için bilet almalarını rica etmelisiniz. Sabah erken saati tercih ederseniz iyi olur zira yol 3 saat sürecektir. Ama merak etmeyin virajlı yollarda hiç sıkılmayacaksınız çünkü muhteşem dağ manzarası izleyerek gideceksiniz. Zaten kahve, atıştırmalık ve tuvalet molası için yarı yolda duruyor.
Otobüs ile gidiş : İşkodra’dan – Theth’ e her gün karşılıklı iki sefer var. Biri 07.00’de diğeri 14.00′ de ve yol üç saat sürüyor. Dönüş ise 11.00 ve 16.30′ da yapılıyor. Otobüs biletini alabileceğiniz linki şuraya bırakayım. Siz buradan fiyatlara bakın, kaldığınız yere de danışıp, ikisinin verdiği fiyatı değerlendirirsiniz. Oteller genelde sizi kapıdan alma işini de ayarlıyorlar aklınızda olsun. Geri dönüşünüzü de Theth’ e varır varmaz netleştirip garantilemeyi unutmayınız!
Çok güzel bir dağ köyü olduğundan, kamp yapmak ve doğanın tadını çıkarmak isteyenler arasında oldukça popülerdir. Köyde bir sürü ev, pansiyon, camp yeri bulabilirsiniz. Fakat önceden rezervasyon yapmanızı öneririm. Genelde fiyatlara kahvaltı dahildir. Pansiyon şeklinde işletmelerin yanısıra kamp alanları da var. Çadır kiralıyorlar mı kendi çadırlarıyla mı geliyorlar, deneyimlemediğim için bilmiyorum.
Biz internetteki bir sürü siteden baktık karar veremedik sonra kiraladığımız aracın şoförü benim kayınçomun evi var onda kalın, dedi. Hemen olur dedik. İşkodra’dan alışveriş yapmamızı orda market veya lokanta bulamayacağımızı söyledi. İsterseniz Maria size yemek yapar diye ekledi. Biz de ufak tefek atıştırmalıklar, ekmek, çay poşet alıp kendimizce hazırlıklı gittik.
Kaldığımız yeri şuradan görebilirsiniz ona yakın olan tüm işletmeler gayet güzeldi. Çok temizdi, köyün en sessiz köşesindeydi ve kilise manzarasına bakıyorduk, elbette dağlara da. Fazla tepelere doğru olan yerleri seçmeyin aman diyeyim çok yorulursunuz.
Anlaşıldığı üzere köyde pek fazla lokanta, market seçeneği yok. Büyük olasılıkla, akşam yemekleri için pansiyon sahibine ekstra ücret ödeyeceksiniz. Bölgede birkaç restoran var, ancak fiyatların pansiyonumuzda ödeyeceğimiz ücretlere yakın olduğunu fark ettik. Bir akşam kendimiz pişirdik, bir akşam da ev sahibemizin yaptığı yemeği yedik. Kahvaltılar onlardandı ama sadece peynir, yumurta ekmek gibi şeylerdi. Balkanların tamamında hatta dünya genelinde bizim kahvaltımızı beklememek lazım.
Kadını deli ettiğimiz konu ise halen anımsayınca hepimizin güldüğü çay için sıcak su istemekti. Yeğenlerimize “çay için sıcak su lütfen” cümlesinin Arnavutçasını yani “ujë për çaj” demeyi öğrettik. Kadın da azıcık bir su kaynatıyor fincanlara pay ediyoruz bitiveriyor. Ne bilsin ikişer fincan içsek de bizi kesmeyecek. Ayrıca kahve filan zaten sormadan getiriyorlar. Kahvaltıda erik rakısı da ikram ettiler de öyle sertti ki içmeden kokusundan anlaşılıyordu.
İşkodra’dan günü birlik de gidebilirsiniz. Gidişinizi erken saate ayarladığınızı varsayıyorum. Blue eye’ a giden servise binip oraya yürür dönüşte şelaleyi görür köyden yine son araçla dönersiniz. Ama aşırı koşturmaca olur. Öyle yapan turistleri gördüm hatta Türk gezginlerden biri gitmiş sadece şelaleye yürümüş akşam dönmüştü.
Fakat bence asla günübirlik gitmemelisiniz. O yüzden bu harika köyde birkaç gün, tam olarak 3 dolu gün geçirmenizi öneririm.
Günübirlik gidiş, 3 gün kalışa alternatif üçüncü plan ise Valbona vadisine kadar yürümek. Fakat bu aynı zamanda dağın arkasına geçeceğiniz anlamına geliyor. Dolayısıyla tekrar Theth’ e dönmeyeceğiniz bir rota olacaktır. Yani Valbona’ya geçtiniz mi dönüş ancak Komani gölü üzerinden ferryler ile İşkodra’ya olacaktır. Kafalar karıştı değil mi, tek tek anlatacağım merak etmeyiniz.
Diyelim ki sabah erken yola döküldünüz ve köye vardınız. Yerleşir yerleşmez kendinizi dışarı atın. Küçük Theth köyünde yapılacak pek bir şey yok gibi görünse de ne demiştim burası her yerden izole bir köy. Bu kadar huzur ve dinginliği, sade bir yaşam tarzını az bulursunuz bence tadını çıkarın. Alın kahvenizi, bitki çayını doğanın daha doğrusu gürül gürül akan nehrin sesini dinleyin. Tamam içtiniz bitti mi o zaman köyü gezmeye başlayalım.
Tam ortada küçücük üstelik kapısı kapalı kiliseye mutlaka gitmelisiniz. Zaten ayaklarınız sizi illa ki kiliseye götürecektir. Bu güzel kilise, Theth’in bir simgesi ve gerçekten de bir peri masalından fırlamış gibi görünüyor. Gri taştan kiremitli çatısı, yüksek dağ zirveleri ve kır çiçekleriyle çevrili, çayırın ortasında yer alıyor. Rivayete göre, insanlar başlangıçta Theth’e, doğanın huzurunda, rahatsız edilmeden inançlarını yaşamak için geliyorlardı. Şu an o kadar hak veriyorum ki onlara!
Theth, Arnavutluk’ta camisi olmayan tek yerleşim yeridir.
Kilisenin tarihi 1892 yılına kadar uzanıyormuş. Camiler gibi kiliseler de talihsiz Komünizm döneminden nasibini almışlardır. Okul ve sağlık merkezi olarak kullanılmış. Hoş bana sorarsanı kiliseden daha iyi bir amaç için kullanıma sunulmuş. Yanlış anlaşılmasın ha kilise ha cami benim nazarımda aynı. Küçücük köy evinde de dua edersin, haksız mıyım? Neyse bu tartışmaya açık konuyu kapattım.
Günümüzde ise, yerli halk tarafından ibadethane olarak kullanılıyor. Bir yandan kilisenin ikonik manzarasını izlerken bir yandan da gürül gürül akan derenin sesini dinleyin. Hele o ağaç yapraklarının hışırtısı mis mis.

Kalan az sayıdaki Kullë Ngujimi’den ( hapis kulesi ) biri Theth’tedir. Bu Hapis Kulesi, bu ünlü dağ köyünün başlıca turistik yerlerinden biri olarak bilinir.
Kule, tipik bir dağ çatısına sahip dörtgen bir yapıya sahiptir. Temel yerine, yüzyıllar boyunca ve tüm doğa olaylarına rağmen ayakta kalan büyük bir taş üzerine inşa edilmiştir. Kaya üzerine inşa edilme biçimi, küçük pencereler, kule sakinlerine kendilerini güvende hissetme sağlıyordu sanırım.
Theth Kulesi, ciddi bir suç işleyenlerin orada tecrit edilmesi amacıyla kullanılmış. Ayrıca kan davalarından kaçanların da korunmak için sığındıkları bir yer olmuş. Yine kan davalarının köyün ileri gelenlerince incelenip tarafları barıştırmaya çalıştıkları bir yermiş. İhtiyar heyeti toplanırken, kulenin kadınları onlar için ekmek pişiriyor ve ödemeyi de cinayeti işleyen kişi yapıyormuş.
Savunma Kulesi, izolasyon ve uzlaşma kulesi, komünizm döneminde unutulmuş bir kulübe ve bugün turistik bir cazibe merkezi olarak defalarca işlev değiştirmiştir.
Kule’nin yanı sıra, yerli halk tarafından kullanılan çalışan bir su değirmeni ve sade bir etnografya müzesi gibi başka önemli yerler de bulunmaktadır.
Şayet haritaya bakarsanız Theth köyünden sadece 45 dakika uzaklıkta olduğunu göreceksiniz. Oldukça yakın ama etkileyici manzaralar daha uzun sürede gitmenize sebep oluyor. Ehh biraz da yükseğe çıkacağınız için hareketiniz yavaşlıyor. Bizim gibi her taşa, çiçeğe dokunmak isterseniz , Allahım şuraya bakın ne kadar güzel manzara, derseniz bir gününüzü alacak bir aktiviteye dönüşür.
Yok siz odaklanırım yürürüm ben derseniz 1 saatten fazla sürmez gitmek. Hadi 1 saat de orda durdunuz. Dönüşü de ekleyince toplamda 3 saatlik bir olay. Kireçtaşı uçurumundan dökülen 25 metre yüksekliğindeki Grunasi Şelalesi’ne giderken tipik doğa yürüyüşçülerinin aşina olduğu kırmızı beyaz işaretleri takip etmeniz yeterli olacaktır.
Yol çok rahat yürünüyor, çok hafif yokuş kısım var ama sıkıntı yaratacak gibi değil. Kayalık patikalardan geçen ve ormana doğru ilerlemeden önce nehri boyunca yürüyeceğinizden bir de suyun sesi eşlik ederken bir taraftan da serin dağ havasını içinize çekeceksiniz!
Şelaleye ulaştığınızda, oluşturduğu havuzda yüzebilirsiniz. Ancak su yine buz gibi ama yürürken hararet yapacağınız için size ilaç gibi gelecektir. Su yüksekten düştüğünden su damlacıkları girmeseniz de serinletiyordu. Hatta şelalenin sularının yarattığı gökkuşağı görme şansınız bile olabilir.
Birinci günün sonuna geldik. Restoranlardan birinde yemek yiyin ya da halkın yaşadığı taş evleri incelemeye koyulun. Theth’te bizim en sevdiğimiz şey köy evlerinin arasında gezmek, çiftlik hayvanlarının gün boyu otlamasını izlemekti. Koyun, domuz, at ve çok daha fazlasını göreceksiniz! Bahçelerin arasında dolaşken hiç çekinmeyin halk buna çok alışkındır.
Gece yıldızları izleyin, elinizi uzattığınızda avucunuza yıldızları toplayacakmışsınız gibi bir an yaşayın! Ömrünüz boyunca unutamayacağınıza garanti veririm. Dua edin de elektirk kesilsin.
Sabah erkenden, dinç bir şekilde kalktığınızı tahmin ediyorum. O zaman sıra asıl önemli olan trekking rotasına geldi. Sandviçlerinizi hazırlayın, atıştımalık çerezler, bisküviler ve suyunuzu minik sırtçantanıza koyun şimdi hazırsınız.
Theth bölgesindeki en popüler turistik yer Mavi Göz, kireçtaşı kayalarının derinliklerine yerleşmiş derin bir su havuzudur. Ortasındaki parlak mavi, kenarlar açık mavi derken yeşilimsi tonlara dönüşmesi onu göze benzetir. Bu inanılmaz renk ve berrak su, suyun derinliğinden ve etrafındaki bitki örtüsünden kaynaklanır. Ayrıca, havuz gibi, göz gibi görünen göle akan bir şelale de bulunmaktadır.
Dağlar, nehirler, tarlalar ve bolca ağaç arasından geçen yaklaşık 6 saatlik bir yürüyüşle Mavi Göz‘e ulaşabilirsiniz. Her seviyeden yürüyüşçünün rahatlıkla tamamlayabileceği bu rota, sadece Mavi Göz’e tırmandığınız son kısımda dikleşiyor. Tehlikeli kısımları da yok değildi. Hani ayağınız kaysa mazallah yuvarlanıp gidersiniz. Fakat gelin görün ki işin bir de manzara tarafı var. Olağanüstüydü, bence bu deneyimi kaçırmak istemezsiniz.
Rotanın bazı kısımları ıssız olabiliyor ve dar orman patikaları biraz ürkütücü gelebilir. Bazı noktalarda bizden başka kimse olmuyordu. Bu yüzden, hava kararmadan varmak için saat 15.00’ten önce yola çıkmanız önemlidir. Çünkü bu saatten sonra güneş dağların arkasında batar ve hava hızla soğur. Biz yavaş yavaş şarkılar türküler, muhabbet eşliğinde bir günümüzü bu rota üzerinde geçirdik. Belki size yarım gün yetecektir.
İnsan o kadar yolu yürüyüp buz gibi suya atlamak istiyor. Ama elimi yüzümü yol boyunca yıkadığım sulardan anladım ki bana göre değil. Suya girip yüzmeyi bırakın, elimi değil küçük parmağımı bile 30 saniye tutmakta zorlandım. Fakat iki yeğenim hiç düşünmeden atladılar ve birkaç dakika yüzüp çıktılar. Çok soğuk olduğunu söylediler ama dayandılar da. Cesur yüreklilerimizi, bravo bravo diyerek alkışladık.
Nasıl gidilir : Theth’ten Mavi Göz’e yürüyüş yaklaşık gidiş- dönüş 6-7 saat sürecektir. Toplam 17 km’dir. Uzun bir yürüyüş olmasına rağmen oldukça güzeldir. Düz bir rota olduğundan her seviyede yürüyüşçü için uygundur.
Zorluk derecesi : kolay- orta
Ben o kadar yolu yürüyemem diyenlere ise köyden bir araçla belli bir yere kadar gidebileceğiniz müjdesini vereyim. Maliyeti düşük tutmak için kaldığınız yerdeki diğer gezginlere sorun. Merkezde diğer turistlerin arasında dolaşmanızı ya da turizm ofisten bilgi edinmenizi öneririm. Ben yürüyerek gittiğimizden sadece bu yöntemi deneyimledim, bilginize.
Yol üzerinde kafeler de vardır, bu yüzden yolda bir şeyler içmek veya bir şeyler atıştırmak için mola verebilirsiniz. Yanınızda taşıdığınız sandviçleri yemek için için ise her yer sizin, her çimen rahat bir koltuk olacaktır. Yanınızda suyunuz olsun, yolda da dolduracağınız birkaç yer var ama işinizi garantiye alın.
Bu rotayı ben yapmadım ama mutlaka bir gün yapacağım. Araştırmalarımı kendime de bir manifest olsun diyerek sizlerle paylaşıyorum. Aktaracağım bu bilgileri instagramda gördüğüm birinden aldım. Bana aynen şöyle yazmıştı.
” Valbona Geçidi’ne girdiğiniz ikinci bölümün parkurun en nefes kesici kısmı olduğunu düşünüyoruz. Kendinizi Ay’da veya belki de Everest Dağı’nda hissedeceksiniz. Kayalar beyaz ve gri, Valbona Geçidi’nin dibindeki güzel yeşil ağaçlarla birlikte.
Manzaralar tüm güzelliğiyle tarif edilemez! Bu parkurda kesinlikle tekrar yürüyeceğiz. Hâlâ rüyalarımda bu dağ manzaralarını görüyorum. “
Valbona Peak denilen zirveye çıkış rotası için yine sabah yola çıkmak öneriliyor. Zİra akşam üzeri hava her an değişkenlik gösterebilir. Bu rota biraz dik ve kaygan taşlardan oluştuğu için biraz yürüme deneyimi olanlar için daha uygun deniyor.
İnstagramda rotayı yapan biriyle konuştum. Bana; Theth’ten Valbona Tepesi’ne yürüyüş hiç de kolay değil. illa dağcı olmanıza gerek yok ama formda olmanız gerekiyor, dedi. Gerçi izlediğim videolarda herkes yapar gibi geliyor.
Yürüyüş Theth köy merkezinden başlayıp yine buraya dönüş şeklinde bir rota ve yol boyunca kırmızı-beyaz işaretler var. Valbona Pass denilen bir geçit üzerinde yürüyeceksiniz. Bir yerde kahve molası vereceğiniz tesis de bulunuyor. Yine de temkinli olup atıştırmalıklarınızı ve elbette su bulundurunuz.
Süre : 7 saat gidiş- dönüş sürecektir. Theth’te yol üzerindeki tabelada “Valbona Geçidi 6,5 km” yazıyor. Fakat dinlenerek, yemek molası derken 10 saat minimum sürecektir.
Zorluk derecesi : orta – zor
Navigasyon: Yol, kırmızı-beyaz çizgilerle iyi bir şekilde işaretlenmiştir. Yine de, offline harita uygulamaları (Maps.me gibi) kullanmanız faydalı olacaktır.
Ekipman: Bu rota için rahat ayakkabınız ve batonunuz olursa rahat edersiniz. Baton dediysem köyden bir ağaç dalını baston da yapsanız iş görür. Ben Nepal’de Annapurna yürüyüşünde öyle yaptım çok da rahat ettim. hele ablam Ağrı dağı zirve tırmanışında tek batonla zirveyi gördü. İlla tam teşekküllü dağcılık malzemesine gerek yok ama ayakkabı konusunu aşırı önemseyiniz.
Bu rotanın haritasını da şuraya bırakıyorum. Gün gelir lazım olur.

Bu yukarıdaki paragrafta anlattığım yolun devamı Valbona köyüne iniyor. Yani Theth köyüne dönmezseniz dağın arkasına indiğiniz yer Valbona.
Avantajı : Bu yolu yürüdükten sonra Balkanların Fiyordları denilen Komani Lake üzerinden İşkodra’ya dönebilecek olmanız. Ya da yolunuza devam edip Kosova’ya doğru yönelip gezinize ordan devam etmeniz.
Dezevantajı : Koca çantalarınızı taşımak zorunda kalacak olmanız. İşte biz bunu düşünerek o yolu yürümeyi göze almadık. Bu yüzden de Valbona pass denilen kısmı yürüyüp Theth ‘e döneceğimizi bilemedik. O tarihlerde pek de köyde bilgi verecek danışma ofisleri yoktu. Sırf ben ettim siz etmeyin diye bu yazıda detaylıca anlatmayı istedim.
Süre : Theth köyünden Valbona köyüne kadar yürüyorsunuz, toplamda yaklaşık 8 -10 saatlik bir yürüyüş.
Zorluk derecesi : orta – zor
Diyelim ki yürüdünüz o zaman İşkodra’ya dönüş için iki otobüs ve bir feribot kullanacaksınız. Bilet ücreti kombine olup kişi başı yaklaşık 2000 LEK civarıymış ( 2025 Mayıs ) Valbona’ ya ulaşınca kaldığınız yerden bileti aldırabilirsiniz. Ayrıca sizi pansiyonunuzdan almalarını istemeniz gerekecektir.

İlk önce Valbona’ dan otobüsle Fierze’ye sonra ordan feribotla yaklaşık 3 saat süren yolculuğundan sonra, İşkodra’ya geri dönmek için başka bir otobüse bineceksiniz. Tahmin edebileceğiniz gibi bu tam gün süren bir etkinlik olacaktır.
Toparlarsak Theth’ de üç gün geçirip bu rotayı yürürüm derseniz İşkodra’ ya dönüşünüzle birlikte 5 güne ihtiyacınız olacaktır. Tercih sizin ama bence Theth’ i gezip Valbona Pass’ a çıkıp İşkodra’ya dönün.
Dağları gezip İşkodra’ya döndüyseniz Komani gölüne gitmeyi kesinlikle düşünmelisiniz. İsterseniz bizim gibi gölü aşıp Kosova’ya devam eder isterseniz de geri dönersiniz. Sadece bu deneyimi yaşamak için bile bence gitmelisiniz. Arnavutluk’ta gördüğümüz en güzel ikinci yer Norveç fiyordlarını aratmayan Komani Lake gezisi oldu.
Nasıl gidilir : Kaldığınız otel ya da hostel sizi buraya götürecek firma biletlerini alacaktır. Otelin kapısından sabah erkenden gelip yolcuları alıyorlar. Otobüs, feribot ücreti bir aradadır.
Bu göl üzerinde çalışan birkaç feribot firması var. Biz otelin ayarladığıyla gittik yani bilinçli bir seçim değildi. Size kolaylık olsun diye buraya linklerini bırakıyorum.
Ben öyle çok teknolojiden anlamıyorum o yüzden kendi çizdiğim haritamı da bırakıyorum. Umarım anlaşılır ve işinize yarar bir şey çizmişimdir:)
Feribota kadar giden yol biraz kötüydü bolca viraj, yer yer bozuk yol ama harika manzaralar vardı. Feribot ise oldukça ilginçti çünkü küçük olsa da hem araç hem binek yolcu alıyorlardı.
Üst güverte manzarayı izlemek için en güzel kısım. Yoğun sezonda yani yaz aylarında daha da kalabalık olabilir. Eylül ayında bile doluydu. Döndüğümde yüzlerce fotoğraf çektiğimi farkettim. Nefes kesici manzara sürekli güneş ışığıyla değişiyordu aynı şekilde suyun rengi açık yeşil, koyu yeşil arasında değişip durdu. Buraya yükleyeceğim hiçbir fotoğraf gerçeğinin yanına yaklaşamaz bile.
Buraya kadar okuyan maceramıza ortak olan herkese teşekkürlerimle…
Unutmadan siteme abone olursanız yeni yazılarım size email ile gelebilir. Ayrıca youtube ve instagram hesaplarımı da takip ederseniz buna çok sevinirim.
youtube : pustoodunya
Instagram : pustoodunya
Diğer Arnavutluk yazılarımı okumak isteyebilirsiniz.
Arnavutluk gezi rehberi burada
Arnavutlar hakkında az bilinenler burada
Tiran gezi rehberi burada
Kruja gezi rehberi burada
Berat gezi rehberi burada





Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
2 Comments
Theth harika bir köy , yazını okuyunca tekrar gitmek istedim
kesinlikle gidesim geldi benim de