Arnavutluk’ta mutlaka görmeniz gereken bir yer varsa, o da “bin pencereli şehir” olarak da bilinen Berat’tır. Geleneksel Osmanlı evleriyle doludur ve Osum Nehri ile ikiye bölünmüş iki mahalleye ev sahipliği yapar. Arnavutluk’un en eski şehirlerinden biri olan Berat, 2400 yıldan daha eskidir. Arkeolojik bulgulara göre, şehirdeki yaşam MÖ 7. yüzyıldan beri devam etmektedir.
Nasıl gidilir: Tiran’a 120 km mesafededir. Başkentten Berat’a sık sık otobüs seferleri vardır (yaklaşık her 30 dakikada bir) ve ücreti 500 LEKtir.
Güney, Arnavutluk’un kesinlikle en güzel bölgesi. Avlonya, Berat ve Sarande üçgeninde her şey bir araya geliyor. Deniz, dağlar, dağ köyleri, milli parklar ve plajlar. Kültür, tarih, yürüyüşle ilgilenen herkes Berat’ a gitmeli.
Evliya Çelebi Berat’tan şöyle bahsediyor.
“Bu şehr-i Belgrad-ı Arnavudiyye, bir ulu ve müzeyyen kasabadır. Kal’ası gayet muhteşem olup, dört tarafı bend ile muhkemdir. Amma şehri hisar haricinde, nehr-i Osım’un kenarında, geniş bir vadinin içinde bina olunmuştur. Kalesi dahi nice bin yıllık bir kale olup, 2400 yıllık mazisi vardır. Bu kalenin içinde ve dışında nice bin evler, hanlar, hamamlar, camiler, medreseler, mektepler, köprüler, çarşılar ve pazarlar vardır.”
Adı ile ilgili sıkça yapılan bir hata vardır. Aslında şehrin adı “bin pencereli şehir” değil. Diğer şehirlerden gelen Arnavutlar bile bazen aynı hatayı yapıyorlarmış, üzülmeyin. Arnavutçanın Toska lehçesinde “nji mi nji” (üst üste) ve “njemije e nje” (bin bir) kelimeleri kulağa çok yakın geldiğinden tercüme yapan kişi muhtemelen karıştırmıştı. Böyle böyle gitti. Çok önemli bir konu değil de yine de yazayım dedim.
Berat tarihi merkez 2008’den bu yana Unesco Dünya Mirası Listesi’ndedir. Ayrıca, kasabanın daha yeni kısımları da var; nehir yanındaki bulvar gibi.
Sabah erken saatlerde şehre varırsanız performansınıza bağlı bir şekilde bir günde gezebilirsiniz. Ama önerim 1 gece konaklamanız yönünde olur. Hatta aşağıda bahsedeceğim kanyona gitmek ya da dağa çıkmak isterseniz 2 gün kalırsanız süper olur. Sadece kaleyi göreyim, şehre şöyle bir bakıp karnımı doyurayım derseniz en son otobüsle Tiran’ a git-gel günübirlik bir gezi de kafidir.
İlk gidişimde sadece birkaç işletme vardı, ikinci gidişimde ise şaşkınlığa uğradım. Lokantaların, otel ve pansiyonların sayısında ciddi bir artış farkettim. Dolayısıyla klasik internet sitelerinden ( booking, airbnb, hotels, hostelworld vb. ) otelinizi ayarlayabilirsiniz. Hiç merak etmeyin hepsi temiz ve güvenilirdir. Bütçenize uygun konaklama seçeneklerini değerlendirmek size kalmış ancak yokuş çıkmayayım derseniz kaleye çıkan yolun başındaki otelleri düşünebilirisiniz.
Biz kaleye çıkan yolun hemen başında odaları otantik dekore edilmiş bir otelde kaldık. Biz dediğim annem, ablam, büyük teyzem ve teyzemin kızı yani beş kadın ordan oraya otobüslerle tüm Arnavutluk’ u gezmiştik. Şimdi gençlerin göze alamadığını annem ve teyzem göze almıştı ve hiç de şikayetçi olmadıkları gibi 15 gün yetmemiş onlara kalsa daha da gezecektik. Alırız bolca maşallahlarınızı ! O gezimizde telefonda internet filan yoktu. Belki telefonla fotoğraf çekmek bile yoktu inanın anımsamıyorum.
Nerede yemek yenir diye soracak olursanız da alternatifler çok, ağız tadınıza ve kesenize uygun bir yer illa ki önünüze çıkacaktır. Elbasan tava yemenizi, elbette börek tatmanızı tavsiye ederim. İşletmelerde Türkçe konuşanlara da rastlarsınız.
Bu şehrin olayı Safranbolu’yu andıran evlerinin arasında gezmek ve kalesine çıkmak. Cici resroranlar, cafelerle dolu dere kenarındaki bulvarda korzoya çıkmak yani akşam yürüyüşleri yapmak. Aslında basitçe gezilebilecek bir yerdir. Yine de gezip göreceğiniz yerleri anlayabilmeniz için sırasıyla görmeniz gereken yerleri anlattım.
Berat’ta yapılacak en iyi şeylerden biri kaleye çıkmaktır. Aşağıda inci gibi dizilmiş evler, karşıda yüksek zirvesi kar kaplu dağlar muhteşem görünür. 13. yüzyıldan kalma bu yapı aynı zamanda Arnavutluk’un en büyük kalesidir.
Kaleye ulaşmak için tepeye tırmanmanız gerektiğinden uzun ve dik bir yol sizi bekliyor. Göze alamam derseniz de taksi tutup arkadan giden yoldan kolayca ulaşırsınız. Önerim yürüyerek çıkmanız olur. Netice de gezmeye geldik değil mi?
Zirveye ulaştığınızda, eski kaleden dağların ve nehrin diğer yakasındaki Gorica mahallesinin mükemmel manzarası görülmektedir. Gün batımı manzaraları için buranın harika olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Bu kaleyi ilginç yapan ise, yerli halkın hala kale surları içinde yaşıyor olmasıdır. Burada aralarında dar patikaların bulunduğu taş evler, müzeler, kalıntılar, dükkanlar, cafeler ve lokantalar da var.
Hayatımda yediğim en güzel börek ve ayranı burada tattım diyebilirim. Aslında burada göreceğiniz evlerin bir kısmı turistik tesise çevrilmiş olsa da çoğu normal hayatlarını sürdüren Beratlıların evleridir.
Ayrıca kalede kiliseler ve iki cami bulunmaktadır. Yamaçtaki eski kilise yapısı muazzamdır ve manzarası da şahanedir. Genelde Arnavutluk turizm haritalarında, posterlerinde bu kiliseyi görürsünüz.
Yeri gelmişken bir konuya da açıklık getirmek lazım, burası bir Bizans yapısıdır. Osmanlı üzerine ilaveler yapmıştır, evlerin hepsi ise Osmanlı yapısı. Kale duvarları içinde bir de Bizans sarnıcı var. Genelde gözden kaçıyor, aman siz kaçırmayın diye yazının sonunda Berat’ta görülmesi gereken yerleri işaretlediğim haritada belirttim. Ufacık tefecik içi dolu turşucuk bir kale yapısı anlayacağınız. Bir daha gidersem kale içinde bir yerde kalmak isterim. Akşam gün batımını ve gece yıldızları izlemek için.
Bir de açık olan kilise var. Adı da “Kisha e Shën Gjergjit” Shen Aziz demek İngilizce’deki Saint gibi. 18. yüzyılda inşa edilen kilise, komünist sistem tarafından hükümet konağına dönüştürülmüş ve birçok tarihi izi silmiştir. Kilisenin üst kısmı yıkılıp yerine, Berat’ın karakteristik evlerini taklit eden ikinci bir kat inşa edilmiştir.
Ben iki kez Berat’a gittim ama hava elvermedi göremedim.
Hikayesi tahmin edeceğiniz üzere Enver Hoca ile alakalı. Altıyüz gönüllü, delicesine hayran olan taraftarları yazmışlar. Ama devir değişince bu kez sökmek daha zor olduğundan ilk harfi değiştirip biraz da mesaj vermek adına ” NEVER yani ASLA ” yazmışlar. Çok akıllıca buldum, keşke bir de görebilseydim.
Kalenin yolu dik bir yokuş, eh yükseğe çıktıkça sıcakta eklenince yorulacaksınız ama dayanın lütfen. Kendi bahçelerinden topladıklarını satan amcaların yanından da boş geçmeyin bence:) Henüz organik tarım yapılan bir ülkedesiniz bunu anımsayın.
Kalenin içinde, ülkenin en eski camilerinden birinin kalıntıları yer alıyor! Arnavutluk’ta dinin simgesi olan Kızıl Cami, aynı zamanda Berat’taki ilk camiydi. II. Beyazıt döneminde yapılmış. Ne yazık ki, günümüzde sadece minaresi ve bazı duvar kalıntıları kalmış. Kim bilir kale içinde insanların yoğun yaşadığı yıllarda ezan sesi, çan sesi birbirine karışırken ne güzel günler yaşanmıştır. İnsan hayal etmeden duramıyor. Düşünsenize akşam ezanı okunuyor, tek tek adamlar evlerinden çıkıp Kızıl Camiye geliyorlar. Çıkarken kilisenin papazına selam veriyorlar. Karşıdaki ki dağlara bakıp yarın hava bozacak, diyorlar filan. Muhteşem bir hayat yaşamışlardır herhalde…
Evliya Çelebi yalnız ve ilginç bir cami diye bahsediyor. Ne zaman yapıldığı da bilinmiyor. En azından tabelasında yazan buydu.
Mangalem, kalenin altındaki müslüman mahallesine verilen isimdir. Nehrin karşı kıyısında ise hristiyan mahallesi varmış. Oranın adı ise Gorica. Günümüzde ise öyle bir ayrım yok. Tüm Arnavutluk’ta olduğu gibi tüm inanç sahipleri hatta inanmayanlar çoğunlukta ve buna rağmen güzel güzel yaşıyorlar.
Karşıdan bakınca “Devasa bir Amfitiyatro” izlenimi veriyor. İç yollar Arnavut kaldırımlı, evler taş ve ahşaptan yapılmıştır. Tamamen beyaz cepheler nehre bakıyor, bu yüzden pencere ve balkonlardan manzara gerçekten muhteşem. O yüzden şayet şehirde bir gece kalacaksanız mutlaka bir konakta kalmanızı tavsiye ederim.
Berat’ ta görülecek en önemli Osmanlı eserlerinden birisi Gorica Köprüsüdür. İki yakayı Gorica ve Mangelem’ i birbirine bağlar. Osum nehrinin üstünde birkaç köprü daha var. Ama tabii ki yedi kemerli eski taş köprü kadar kıymetli değiller. Köprüden yürüyerek her iki mahallenin de manzarasını, arka planda yükselen dağları ve kaleyi görebilirsiniz; tek kelimeyle muhteşem!
Gorica, nedense daha az ziyaret ediliyor. Köprüyü geçin ve dik yamaçtan Gorica Tepesi’ne doğru uzanan labirent sokakları keşfedin. Tepede, Mangalem ve kalenin (gün batımında ziyaret etmek için mükemmel bir yer) muhteşem manzaralarını göreceksiniz.
Gorica, şehrin en otantik mahallelerinden biridir. Kalenin olduğu kısımdaki Mangalem mahallesi daha turistik oysa Gorica yerel halkın günlük yaşantısını, çocukların oyunlarını izleyebileceğiniz kısım.
İpucu: Mangalem’e göre daha az ziyaret edildiği için, şehrin bu yakasındaki konaklama fiyatları daha uygun. Böylece kale manzarası ve Mangalem mahallesinin ışıklarını izleyebilirsiniz.
Berat’ın Osmanlı tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmek için Ulusal Etnografya Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Müze, şehrin en güzel ve en görkemli Osmanlı evlerinden birinde yer almaktadır.
Giriş Ücreti ve Saatleri: 300 LEK. Pazartesi hariç haftanın her günü 09:00 – 18:00 Pazar günleri (10:00 – 14:00)
Berat ziyaretinizde zamanınız varsa, muhteşem Osum Kanyonu’nu ziyaret etmeyi unutmayın! Bu devasa kanyon, Arnavutluk’un en büyük kanyonudur ve muhteşem doğa manzaralarına ev sahipliği yapar. Kanyonun üzerinden manzaraları izleyebileceğiniz ve aynı zamanda kanyona inip serinletici nehirde yüzebileceğiniz bir tura katılabilirsiniz. Turlar hakkında bilgiyi şehir turizm ofisinden edinebilirsiniz. Anlayacağınız üzere yaz aylarında Berat, heyecan verici bir aktivite olan rafting için de popüler hale geliyor.
Tomorri Dağı (2416 metre yüksekliğinde), Arnavutların Olimpos’u olarak kabul edilir. Arnavutlar burayı kutsal bir yer olarak görür.
Zirvesindeki tekke kutsal kabul edilir. Për Baba Tomor yani Tomor Baba için yürürler.
Kutsal kabul edilen bu dağ, esas olarak Kerbela’da şehit edilen Hz.Ali’nin efsanevi oğlu ve Hasan ile Hüseyin’in üvey kardeşi Abbas Ali ile ilişkilendirilir. Bir efsaneye göre, yerel olarak Abaz Aliu Tomori olarak bilinen Abbas Ali, ülkeyi barbarlardan kurtarmak için beyaz bir atla Arabistan’dan Arnavutluk’a geldi. Ardından Olimpos Dağı’na gitmeden önce Tomor Dağı’nda beş gün geçirdi. Azizin her yıl Ağustos ayının ikinci yarısında Tomor Dağı’na döndüğü söylenir.
20-25 Ağustos tarihleri arasındaki yıllık hac ziyareti sırasında ziyaretçiler önce Abbas Ali’nin atının nal iziyle türbeye saygılarını sunarlar, ardından Kulmak Tekkesi’ne geçerler.
Tekkede, bu beş gün boyunca kurbanlar kesilir. Hacılar daha sonra Tomor Dağı’nın güney zirvesine tırmanarak dua eder ve Abbas Ali’nin (1880 yapımı) türbesinde mum yakarlar. Zİyaretçiler tekkenin yakınlarına
birkaç gün kalmak için çadırlar kurarlar.
Ben çıkmadım ama bir dahaki gidişimde sadece Arnavutluk zirvelerine çıkmayı planlıyorum. Hatta gezgin arkadaşım İskender Fatih Koparan oradaki bir Bektaşı hac gününde gitti, bayağı canım çekti, bildiğiniz kıskandım. Videosunun linki burada
Bu yazının da sonuna böylece geldik. Bence Berat şehrine giden herkes burayı sever. Zaten Türkler arasında popüler oldu. Oraya gidenler görecekler dünyanın her yerinden turistler çoktaaaan keşfetmişler bile. Siz de gidin görün bana hak vereceksiniz. Söz verdiğim gibi şehir gezi haritasını da şuraya bırakıyorum. Şimdiden iyi gezmeler diliyorum.
Beni diğer sosyal medya hesaplarımdan takip ederseniz de çok sevinirim.
Youtube kanalım için şurayı instagram hesabım için de şurayı tıklayanız.
Arnavutluk hakkında az bilinenler burada
Arnavutluk gezi rehberi burada
Kruja gezi rehberi burada
Tİran gezi rehberi burada
Burada ise Arnavutluk’un Gizli Cenneti: Theth Gezi Rehberi var.
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.