Koca Moskova da postahane aramak ne kadar zor olabilirdi ki :)
Gelmeden önce instagram ve facebook tan bir soru sorup doğru cevaplayanlara Moskova dan kart atıcağım demiştim. Sözümüz söz ama nasıl tipsiz kartlar var , nasıl garip eski püskü şeyler anlatamam. Hadi hayırlısı deyip rastgele aldık . Zarf birlikte satılmazmış , postahaneden alınırmış meğer hadi o da kabul. Eee postahane nerede var peki ? Haritaya göre hemen dibimizde Arbat caddesinde varmış . Ama ordan postalamak işin kolayına kaçmak biz zoru severiz deyip Moskova’ nın tarihi büyük postahanesini aramaya koyulalalım ,dedik.
Postahane Chistye Prudy metrosundan inince hemen köşede bir yerde olmalı. Harita yalan söylemez öyle yazmışlar . Fakat metrodan çıkınca. ( ki her metronun birkaç çıkış kapısı var). O yüzden metroya binmek kadar metrodan çıkmakta önemli sevgili okuyucu !
Aman dikkatlice tabelaları okumaya çalışmalısınız ya da en iyisi az birşey İngilizce bilebilir diye düşündüğünüz birine yapışmanız lazım . Aslında en garantisi de her yürüyen merdivenin başında kulübecikte oturan tontiş teyzelere sormak .
Nereye çıktığımızı anlamaya çalışırken her defasında çöldeki mirketler gibi dördümüz bir sağa bir sola, tekrar sola bakınırken buluyoruz kendimizi :) Komik olduğumuz doğru ama aradığımız her yeri bulmamız takdiri hakediyor , bi alkış isteriz .
Çıkar çıkmaz köşede bulamadık meğer tadilattaymış brandalar bizi yanıltmış. Birkaç kişiye sorarak geçici kullanılan binaya ulaştık. Asıl postahane binasının bir köşesindeki geçici postahanenin kapısını bulana kadar yorulduk resmen . İçeri girince de bir şaşkınlık yaşadık.
Sistemi çözmek için birkaç dakika gerekti haliyle . Gencecik bir görevli yanımıza geldi hemen fotoğraf çekmek yasak dedi. Sonra 1,2,3 Türkçe saymaya başladı. Hoppala ,sende nerden çıktın, nasıl sayıyorsun, Türkçe biliyor musun dedik cevap yok. Delikanlı meğer Tatarmış. İşin ilginci siz hangi dili konuşuyorsunuz demesiydi , nasıl yani saydığına göre Türkçe konuştuğumuzu anlamalı diye düşündük . Sonradan araştırınca öğrendim ki Tatarcada sayılar Türkçe ile aynıymış çocuk kendi dilinde saymış o kadar basit :)
Etrafa bakınıp neler olduğunu anlamaya çalıştık . Turnikeden geçilecek , zarflar şurada ordan alıyorsun , kasaya gidiyorsun , sana ordan pul veriyorlar , sonra ??? Sonrasına bakarız deyip daldık içeri . Sırasıyla işlemizi yaptık . Ödeme yapılacak kadına gelince size nereye yollayacağınızı soruyor ona göre pul veriyorlar. İyi ki de gitmeden zarf / kanvert ve pul/ marka demeyi öğrendim. Öyle bir iki kelime edince çok havalı oluyorsunuz.
Sonra bir masaya yerleştik . Elimde 30 kadar adres var ama eller buz tutmuş kalemi tutabilsem, ahh bir tutabilsem :) En mantıklı olan adresleri paylaşmak deyip ; bölüşüyoruz başlıyoruz yazmaya . Masamızı ortak kullandığımız Rus beyfendiye takılıyor gözüm nasılda kibar bir duruşu , özenle kartlara not yazışı , arada kendi kendine gülümsemesi var !
Bir de bize bakın ; önümüzde bir sürü zarf , kart , kalemler. Bu kime olsun, ne yazsam arkasına ? Yazdıysan bana ver ben yapıştırırım demeler , montlar eldivenler , şapkalar her şey masanın üstünde korkuncuz …
Manzara böyle iken bir de zarfları Türk usulü yalayarak kapattığımızı görünce beyfendi dayanamadı . Çok zararlı ,lütfen şu yapıştırıcıyı kullanın dedi . Kırmadık aldık , aslına bakarsanız utandık :)
45 dakika filan süren bu yazma işleminden sonra öğreniyoruz ki Moskova’ da posta hizmeti çok yavaşmış , gidip gitmediğini öğrenmek istiyorsak ekstra para ödeyip internetten takip edebilirmişiz . Diyelim ki kart gelmedi ne yapacağız ki Putin ‘e mi şikayet edeceğiz . Yooo, o zaman gerekmez deyip koskocaman uluslararası yazan kutuya zarfları attık .
Bakalım ilk önce kimden kartım geldi haberi gelecek . Ya da gelecek mi ? Gelirse de herkese kendi adına olan kart mı gelecek hiçbir fikrim yok ama istediğim şeyi yaptım , mutluyum . Tıpkı eski günlerde ki gibi bir gün kapı çalacak postacı size bir zarf uzatacak , içinden Moskova ‘nın fotografları olan kartı çıkacak bu güzel olmaz mı ? Bence güzel olur, en azından biz eski günlere gittik , gülüştük , heyecan yaptık . Farkettiğimiz bir diğer şeyde insanların baya baya tebrik kartı postalıyor oluşuydu. .Beyfendi işini bitirip ayrılırken kibarca yapıştırıcı sizde kalabilir ,dedi. Nasıl şirin bir adam , nasıl içten söylüyor görmeliydiniz. Teşekkür ederek iade ettik ama o bir tomar kartı kime yolladı çok merak ettik . Peki ona kart yollayacaklar mı ? Bir gün gelecek dünyadan göçünce o amcadan kart gelmeler kesilince üzülecekler mi ? Benim yolladığım kartları alanların yüzünde ufacık da olsa bir gülümseme olacak mı ?
O gün bir de postahanenın karşısındaki Perlov çay evine gittik. Çay tüccarı şehri gezmeye gelecek olan Çin elçilerini ağırlama umuduyla yeni bir tasarımla dükkanını bu şekline getirmiş. Yılanlar ve ejderhalar ile değişik detaylara sahip ön cephesi rengarenk doğu esintileri taşıyor .
İç tezgahlarda da aynı tasarımlar görülüyor . Perlov yerine Çin den gelenler yanlışlıkla yeğeninin dükkanına gitmezler mi adam yıkılıyor haliyle ama o gün bugündür dükkanın şekli değiştirilmiyor.
İçeride envai çeşit çaylar var. Enfes kokuları ile başdöndürücüler . Koklamak serbest , açıp açıp bakıyor kokluyorsunuz . Biz gerekmediğinden çay almadık . Kahve bölümü de çok çeşitli ama bir türlü sıra bize gelemediğinden satın alamadan çıktık . Ayten ablanın çok ucuz denilebilecek bir fiyata harika bir tabak almasıyla alışveriş yapma mutluluğuna da erdik , ohh sefamız olsun ..
Çeşitli pastaların göz kamaştırdığı tezgahı boş geçmemiz ise imkansızdı . Hemen seçimlerimizi yaptık kutuya koydurup kendimizi Mcdonalds ın sıcak kucağına attık. Ne derler bilirsiniz “Wc , ısınma , doyma , dinlenme , keyif yapma bütün derdinize deva ,Mcdonalds yanıbaşınızda ”
Şimdi çayımızı içtik , karnımız da doydu nereye gidelim ?
İzmaylovo pazarına gidelim ufak tefek şeyler alalım. Mesela Matruşka alalım , yuppii biri alışveriş mi dedi ?
Bu pazarda aklınıza ne gelirse satılıyor fakat soğuk olduğundan kimse gelip gitmiyor diye olsa gerek çoğu tezgah kapalı yada kapanmaya hazırlanıyordu. Bizde ufak tefek bir şeyler alıp hemen şehre geri döndük.
. Yine de birkaç matruşka bulabildik , hepimizin soğuktan sızlayan ellerinde poşetler Arbatskaya istasyonunun yolunu tuttuk. Bu akşam ziyafet çekelim dedik.
Arrbatskaya üzerindeki Türkçe okunuşu MU-MU olan MY-MY şeklinde yazılan şirin fastfood a girdik. Buranın çeşitli menüsü ve makul denilebilecek fiyatları var. Tavsiye edilir . Dekoru çok şirin üstelik. Şehrin farklı köşelerinde kapısının önünde duran inek maketinden mu mu yu tanıyabilirsiniz.
Günün özeti : postahane de keyifli dakikalar , İzmaylovo yu bulmaya çalışmalar , Mu mu da sıcak çorba
Günün sözü : eve dönünce bütün şekerliklerde çorba ikram edicem ( mu-mu daki sunumu görünce )
sayılarla gün : 10,8 km – 13978 adım yüründü
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
3 Comments
teşekkürler , yeni yazılar geliyor çok yakında :)
devamını bekliyoruz
ne güzeldi